16 Ocak 2012 Pazartesi

TÖRKİŞ EKONOMİ !

[ Eylül 2009 - Esquire yazımdan.. ]

Aylardır bu sayfalardaki ekonomi yazılarımızda global ekonomi, küresel kriz gibi birçok güncel konudan bahsettik. Artık biraz da kendimize dönmenin ve kendi ekonomik sistemimizi irdelemenin zamanı geldi. Bu yazıda ekonomi literatüründe yer alan ekonomi teorilerine ve bunların Türkiye ekonomisindeki karşılıklarına bir göz atacağız. Dilimizdeki bazı atasözleri varken, kalıplaşmış ekonomik teoremlerin ülkemiz ekonomisini anlatmakta ne kadar da yetersiz kaldığını göreceğiz. 


 

Tüketici Rantı 
“Bir tüketicinin belirli bir malı satın alabilmek için ödemeye razı olduğu fiyat ile piyasada oluşan ve ödediği denge fiyatı arasındaki fark olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin bir tüketici bir mal için 5 lira ödemeye razı iken, aynı malı arzın fazlalığı ya da talebin düşüklüğü gibi nedenlerle piyasada 3 liraya bulabiliyorsa, aradaki 2 liralık fark tüketici rantını oluşturmaktadır.” 

Türkçe Yorumu: 

“Ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti.” atasözü birçok ekonomik kuramı tek başına yıkabilecek, on kaplan gücünde bir atasözümüzdür. Tüketici Rantı denilen ekonomik safsata uydurulurken atalarımıza danışılmış olsaydı bu coğrafyanın ucuz tüketime ne kadar düşman olduğu da görülürdü! Pahalı malı alıp hava atabilmek varken daha ekonomik çözümleri kim ne yapsın? Aynı uçakta 2 sıra önde gidebilmek için bilet ücretinin 2 katını ödemeye razı tüketiciler varken tüketici rantından bahsetmek biraz iyimser kaçmaz mı? Bu görüşün ne kadar “bize ait” olduğunu daha iyi anlayabilmek için lütfen yabancı bir arkadaşınızla sohbet ederken “Ucuz etin yahnisi”ni kendisine tercüme edin ya da “Ucuz mal alacak kadar zengin değilim!” deyin. Yüzlerindeki anlamsız ifade kendi ekonomik kuramlarımızı oluşturmakta onlardan ne kadar ilerde olduğumuzun en güzel göstergesidir! 

Bırakınız Yapsınlar, Bıraksınız Geçsinler 
“Orijinali “laissez faire laissez passer” olan bu söylem kapitalist ekonomilerin mihenk taşlarından birisidir ve piyasalarda müdahalenin olmaması gerekliliğini savunur. Piyasaların serbestliğine inanan görüş devletin ekonomi üzerinde olabildiğince az etkisi bulunması gerektiğini, böylece özel sektörün ve piyasa ekonomisinin ticaretin serbest kalmasıyla beraber ekonomik refaha kavuşacağını düşünür. Bu düşünce özellikle Büyük Buhran sonrasında iktisadi çevrelerde popüler olmuştur. Aslında bu popüler ekonomi mottosunun tamamı "Laissez faire, laissez aller, laissez passer" şeklindedir ve bırakınız yapsınlar, bırakınız gitsinler, bırakınız geçsinler anlamına gelmektedir.”
 

Türkçe Yorumu: 

“Sahipsiz tarlayı sel alır” , “Kızı boş bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya varır” atasözleri bu görüşün hem ekonomik, hem sosyal hayatımızdaki Türkçe karşıtları olarak özetlenebilir. Zaman zaman sancak tarafından esen liberalleşme rüzgarlarının etkisiyle ses yükseltse de esasen fazla özgürlük ruhumuza terstir, 600 yıl süren imparatorluğun genlerimizde bıraktığı miras sonucu kanımızda yoktur. Birazcık müdahale iyidir, çok fazla özgürlükçülük iyi değildir,devletimiz en iyisini bilir. Zaten serbest piyasa ekonomisinin beşiği olan Amerika’nın bile son krizde ekonomisine bu kadar çok ve derin müdahalelerde bulunması “Kızını dövmeyen dizini döver” atasözümüzü global ölçekte doğrulamış olmadı mı? 

Marjinal Fayda Teorisi: 

“Kişinin her ilave birim mal tüketmesi sonucu toplam faydada meydana gelen azalmadır. Tüketicinin belirli bir dönemde tükettiği mal miktarı arttıkça her ilave birim için elde ettiği fayda azalır. Marjinal faydanın bu giderek azalması durumuna azalan marjinal fayda ilkesi adı verilir. Marjinal faydanını “0”’a eşit olduğu duruma, “doyum noktası” adı verilir. Sahip olduğu gelir ile satın alabileceği en iyi mal sepetini satın almayı amaçlayan bir tüketici, bir malı doyum noktasında, içerecek bir noktada ya da aşan bir noktada asla satın almaz.”
 

Türkçe Yorumu: 

“Doyulur mu doyulur mu, canana doyulur mu?” diye şarkılar yapmış ve “Kulak Arkası Sigara”yı icad etmiş bir milletin evlatlarına anlatılması en zor teori işte budur. Bu teorinin Türkçe karşıtı olan Kulak Arkası Sigara Teoremi (KAST) bize der ki: Bir malın faydası hep aynıdır. Asla azalmaz. Doyuma ulaşılmışsa da bir kenara koymakta fayda vardır.Ne de olsa “Fazla Mal Göz Çıkarmaz!” Doyma haddinden çok yapılan tüketimler ülkemizde daima bir gurur kaynağı olarak dilden dile yayılmaktadır. “Ali burda bi kere 14 pizza yemişti”, “Veli bi keresinde 70 tavuk kanadı yedi gözümüzün önünde” hepimiz için çok tanıdık kahramanlık hikayeleridir. Yiyebildiğin kadar pizza restoranlarının ülkemizde tutmama sebebi de işte tam olarak Marjinal Fayda Teorisinin ülkemiz sınırları içinde henüz kabullenilmemiş olmasıdır. 

Görünmeyen El Mekanizması 

“Serbest piyasa mekanizmasını ifade eden bu kavram, Adam Smith tarafından ortaya atılmıştır. İktisadi hayatta düzeni sağlayan ve hangi malların, kimler için, ne miktarlarda üretileceği gibi temel ekonomik sorunları çözümleyen bir görünmez el (serbest fiyat mekanizması) vardır. O nedenle hükümetler ekonomik hayata müdahale etmemelidirler görüşü, Görünmeyen El Mekanizması'nın savunucusu konumundaki Neo-Klasik iktisatçılar tarafından hararetle savunulmuştur. Görünmeyen El Mekanizması sayesinde, ekonomide oluşan arz veya talep fazlalığı erir ve piyasa tekrar denge noktasına geri döner.”
 

Türkçe Yorumu: 

“Su akar, yolunu bulur” felsefik yaklaşımıyla örtüşse de reel hayatta ve piyasalarda daha çok “Abi piyasada çok pis yabancı var!” cümlesiyle özetlenebilir. Görünmeyen bu el, olsa olsa yabancı yatırımcıların eli olabilir. Piyasalarda olup biten herşey, dünya ekonomik düzeninde artık sınırların olmamasını da hiçe sayarak yabancı yatırımcıya bağlanır. Ekonomi sohbetlerinde bunun bir aşama sonrası ülkemiz ve ülkemiz finans piyasaları üzerinde çok uluslu güçlerin oynadığı oyunlara ve “Zaten Türk’ün Türkten başka dostu yok”a gelir ki bu muhabbet başladığında ortamdan hızla uzaklaşmakta büyük fayda vardır. 

İkinci En İyi Teoremi 

“İkinci en iyi teorisi, iktisadın ideal şeması olan tam rekabetin, bütün sektörlerin hepsinde gerçekleşmediği zaman, elde edilebilen en iyi çözümün ne olacağına, bu çözüme nasıl ulaşılacağına ışık tutmaktadır”
 

Türkçe Yorumu: 

Dikkat ederseniz yabancı dillerde hem ekonomik jargonda hem de gündelik yaşamın içinde sıkça kullanılan “en iyi ikinci” diye bir terim varken güzel Türkçemizde bu tercüme terime pek de yüz vermeyiz. Çünkü Türk İnsanı herşeyin en iyisine layıktır. En iyi ikinci diye birşey yoktur, en iyi vardır. Bunu bilmek için ekonomi bilmeye de gerek yoktur, bu ülkemizde her alanda geçerli bir durumdur. İkinci bir alternatif bulmak, B planı geliştirmek gibi düşünceler başarısızlığı önceden kabul etmektir ve bizi trafikte, yatırımda, evde, işte ve sokakta yönlendiren Akdeniz kanımızın sonucu olan Bodoslama Mantığına taban tabana zıttır. 

Yaşam Boyu Gelir Hipotezi: 

“Keynes, bireylerin gelirleri doğrultusunda belirli bir hayat standardı oluşturduklarını öne sürmüştür. Buna göre kişiler gelirleri yükseldiği taktirde tüketimlerini hemen artırmamakta bir süre bekledikten sonra tüketimlerinde bir artışa gitmektedirler.” 


Türkçe Yorumu: 

“Borç yiğidin kamçısıdır.” Atasözümüzü hatırlatmak, sanırım yeterli olacaktır. Keynes’in en büyük eksiği, bu hipotezi geliştirirken bir Jules Verne öngörüsü gösteremeyip kredi kartı diye bir icadı kestirememiş olmasıdır. Çünkü kredi kartı denilen şeytan icadının da etkisiyle biz buralarda genelde kazandığımızın ortalama 3,5 katını harcar ve sürekli borç içerisinde yaşarız. Keynes Efendi, öyle kazandığının hepsini harcamamak, tüketim alışkanlıklarını hemen değiştirmemek falan bize yakışmaz. Aksine buralarda kişinin tüketimi önden gider, cüzdanı arkadan yetişmeye çalışır! Biz buralarda borçsuz adam pek sevmeyiz. 

Görüldüğü gibi bir çoğu yüzyıllarca yıllık geçmişe dayanan köklü ekonomik tez ve teoriler bu coğrafyaya adım atıldığı anda pek de işe yaramıyor. Atalarımızın yüzyıllarca önce söylediği atasözlerinin ekonomik kuramları alaşağı ettiğini görmek bize haklı bir keyif veriyor. Ancak en temel ekonomi teoremleri bile sarsabilecek kati doğruları olan bir millet olmamıza rağmen neden hala dünya ekonomisinin lideri değiliz diye soracak olursanız, cevap yine eski bir Türk atasözünde saklı: 
“Tayfanın akıllısı, dümenden uzak dururmuş.” 

1 yorum:

  1. şimdiye kadar okuduğum en keyifli öğretici iktisat yazısı. case-fairler, lipseyler böyle olsaydı keşke :)

    YanıtlaSil