20 Ocak 2012 Cuma

GELECEĞİN MESLEKLERİ

[Temmuz 2010 - Esquire Yazımdan..]

Günleri aylar, ayları yıllar kovalıyor, zaman kabullenemediğimiz bir hızla geçip gitmeye devam ediyor. Zaman hızla geçip yaşam tarzlarımızı, ilgilerimizi ve hatta ekonomik sistemlerimizi de çok büyük bir hızla değiştiriyor. Daha şimdiden önümüzdeki binyılın yeni ekonomisinde oluşacak yeni iş kolları ve meslekler konuşulmaya başlandı bile. Bu mesleklerden bir kısmı şu anki iş kollarının daha gelişmiş halleri, kimisi ise hepimize tamamen yeni ve son derece uçuk. Bu meslekleri görecek kadar yaşayabilir miyiz bilmiyorum ama hayal gücünü biraz zorlamanın kimseye zararı olmaz herhalde. Gelin önümüzdeki bin yılın yeni ekonomik sistemindeki yeni mesleklere bir bakalım...

İnternet Arkeoloğu: Internet Arkeoloğu önümüzdeki dönemin en ilginç mesleklerinden biri. Internetteki bilgi çokluğu ve kirliliği içinde aranılan bilgiye ulaşmak hayati önem taşıyor. Hele bir de bundan 30 sene sonra bugüninternette yer almış ve sizi ölümüne ilgilendiren bir haberi bulmanız gerektiğini hayal edin. İşte internet Arkeologları tam bu noktada devreye giriyor. İhtiyacınız olan bilgiyi gereksiz bilgi yığınlarının içinden –hatta çoğu zaman altından- hasar vermeden, ince bir işçilikle çıkarıp size sunuyorlar. Internet bu hızla değişip gelişirken, arşivi tutulmamış, yenilenmemiş, hatta kapanmış web siteleri için bile bu çalışmayı yapabilen web arkeologlara çok işimiz düşecek gibi görünüyor. Gerçi konu internet olunca Çılgın Türkler olarak bizler elin yabancılarının bir asır sonra yapacağı muhabbeti şimdiden yapıyoruz, örneğin “Bir Youtube vardı hatırlar mısınız?” Bu da internette onlardan bir asır kadar daha ilerde olduğumuzu gösterir! Ne kadar övünsek az!!!

E-İtibar Yöneticileri: Bu meslek grubundakiler bir önceki meslek grubu olan internet arkeologlarının yaptığının tam tersini yapıyorlar. Yani hakkınızda çıkan, sizi ilgilendiren haberler ve “kalıntılar” arasından olumlu olanları ön plana çıkarıp olumsuz olanları internetin karanlık odalarına hapsediyorlar. Böylece web üzerindeki itibarınızı istediğiniz şekilde yönetiyorlar. İlk buluşma öncesinde bile müstakbelimizin ismini google’lamadan evden çıkmayan bir nesil olarak e-itibar yöneticilerine son derece ihtiyaç duyacağımız kesin.

Duygu Tasarımcıları: Hemen heyecanlanmayın, bugünlerde benzincilerde satılan “Karşı Cinsin Duygularını Coşturan Kahve”ler kadar mucizevi buluşdan bahsetmeyeceğim. Tasarlanabilecek olan duygular karşı cinsin duyguları ya da spesifik olarak bir kişinin duyguları değil. Kastedilen, kitlelerin duygu yoğunluklarına, hislerine göre geliştirilecek olan yapay zeka ve sanal ortam uygulamaları. Bu da gelecekte reklamcılığın bir parçası olacağı söylenen bir kavram. Kararları biz veriyoruz zannederken kişileri atlayıp karar aşamalarında doğrudan beynin karar merkezlerine etki edecek uygulamalardan bahsediyoruz. İçimizden bir his durmadan bunu al, şunu yap, bunu sevme diyecek. Korkutucu değil mi?

Gen Haritacıları: İnsan vücudunun gizemlerini çözmek, TV’de belgesel izleyip mısır yiyerek “Vay anasını be!” demekten fazlasını gerektiriyormuş maalesef. Gen haritacıları vücudun gen haritasını çıkararak kişiye özel tedaviler geliştirmekle kalmayacak, bir de bu haritalar sayesinde hastalıklara daha oluşmadan çareler bulabileceklermiş. Hadi hayırlısı. İnsan sağlığı ve neslinin geleceği için tıp bilimi gündüzünü gecesine katmış çalışmaya devam ediyor yani! Gerçi ben halen dişçi koltuğuna oturduğumda çocukluğumdan beri duyduğum aynı matkap sesiyle irkilmeye ve aynı dayanılmaz acıları çekmeye devam ediyorum ve bu vesile ile başta İsviçreli bilim adamları olmak üzere ilgili herkese tıp biliminde daha hızlı çözümler için buradan haykırıyorum!

İklim Değiştirme Uzmanları: Dünyanın geri kalanı bizim aksimize “Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun!” deyip kendini rahatlatamadığı için zavallı bir şekilde küresel ısınmadan korkmaya devam ediyor! Bunun için de iklim tabiata bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir demiş ve iklim geliştirme uzmanlığı diye bir meslek icad etmişler. İklim Değiştirme Uzmanları, küresel ısınmayla mücadele gibi uzun vadeli ulvi amaçların yanısıra dönemler ve bölgeler bazında da iklimleri kontrol etmeye çalışacaklar. Doğal afetlerle bu yolla mücadele edilecei gibi, tarımda verimliliğin de artırılabileceği söyleniyor. Fantezi bu ya, günün birinde ülkemizden iyi iklim mühendisleri çıkarsa belki sadece ilkokul kitaplarında kalan “Türkiye kendi kendisine yeten bir tarım ülkesidir“ saptaması da gerçek olur kimbilir? Ama görünüşe göre Türkiye maalesef hala Haziran ayının ortasında şehirlerinin  orta yerinde sel baskınları yaşayan bir doğal rafting ülkesi olmaya devam edecek gibi görünüyor.

Internet Emlakçıları: İnternet ve internetle ilgili tüm işlerin pıtırcık gibi doğup bir anda çoğaldığı 2000’lerin başında denenmiş olsa da pek başarılı olamamış ama internetin kurallarının zamanla oturması ile birlikte yeniden gelişmesi beklenen bir iştir. İşin esasını gelişim gösterebileceği düşünülen web isimlerinin önceden satın alınıp belli fiyatlara ilgilenenlere satılması oluşturuyor. Ülkemizdeki işleyiş ise biraz farklı. Com.tr uzantısını sadece şirket isminin tescilli sahipleri alabiliyor ve jenerik isimleri almak gerçekten çok zor. Ama “.com” uzantılı global isimler için böyle bir şart tabii ki yok. Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti tabii. Mesela işin ciddiyetini ve büyüklüğünü daha iyi anlatabilmek için Sex.com adresinin 14 milyon dolara satıldığını hatırlatmak isterim. “Sex sells : seks satar” diyen haklıymış!

Sanal Mecra Yöneticileri: İddiaya göre gün gelecek sanal mecrada temsil edildiğimiz mecralar o kadar çoğalacak ki bu işe kendimiz yetişemeyeceğiz. Kişileri için abartılı olduğunu düşündüğüm bir iddia olsa da firmalar için bu durum ufak ufak oluşmaya başladı bile. Marka yönetiminin hiç azımsanamayacak eksiksiz bir parçası da markaların sanal mecralarda yönetimi haline geldi. Markanın Facebook sayfasının, Twitter profilinin ya da başka sanal mecralardaki temsilinin ciddi bir önemi var. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımızın twitter hesabı açması bu konudaki ciddi bir deneyimdi mesela. Uzun süre gerçek mi değil mi, o değildir canım-yok vallahi oymuş’lar arasında gidip gelindiken sonra ortaya çıktı twitter’daki geçekten Cumhurbaşkanımızın hesabıymış. Bu konuyla ilgili bir danışmanının olması güzel, bu danışmanın gün içindeki mesaisinin şeklini hayal etmek daha da güzel!

Uzay Rehberliği: İşte tam biz Türklere göre bir meslek! Yurtdışında hizmet veren turist rehberlerimizin pekala uzayda da tekrarlayabilecekleri dillere destan başarılarını, nev-i  şahsına münhasır rehberlik metodlarını duymayan kalmadı. Eğer halen duymayan varsa internetinizi açıp “Ukrayna Kiev Turist Rehberi” yazmanız, bu işteki doğal kabiliyet ve yaratıcılığımızı keşfetmenize yeterli olacaktır! Aynı başarıyı uzayda da sürdürmek rehber kardeşlerimiz için çozuk oyuncağı olacaktır. Çok yakın bir gelecekte Virgin’in uzay gezilerinden ellerinde kilimler, kafalarında fesler ve üzerlerinde “I kiss Space” yazan t-shirtlerle güllü lokum yiyerek dönen uzay gezginleri görürseniz sonunda Türkler bu işe girmiş demektir!

Vücut Yedek Parçası ve Organ İmalatçıları: Biraz riskli olmakla birlikte milletçe başarılı olabileceğimiz bir başka alan. Genel çerçeve olarak, genetik biliminden faydalanılarak kişinin genetik özellikleri baz alınarak vücut parçalarının ve organlarının özel olarak üretilmesi. Fikir olarak tıp bilimini destekleyici, yine son derece yüce bir amaca hizmet edecek mükemmel bir fikir gibi duruyor. Ama insan vücudunun ticaretinin yapılması ve “imalat” kelimesiyle birlikte anılması insanı korkutmuyor da değil. Kalp, beyin, ciğer gibi organlarımızı değiştirebilme, keyfimize göre yeniden tasarlayıp yaptırabilme şansımızın olduğunu düşününce sizlere soruyorum; Türk erkekleri olarak en çok sipariş verilecek organ hangisi olurdu? Cevaplarınızdan utanın, halı sahalarda performansımızı daha da artırabilmek için daha büyük dalaklar, gayet tabii ki!

Rüya Tasarlayıcıları: Gel 2110 senesi gel! Planlanan gelişime göre yaklaşık 100 yıl içerisinde beynin rüya ile ilgilenen müdürlüklerinde de sözümüz dinlenir olacak ve artık beynin seçtiği değil, kendi tasarladığımız rüyaları görebilmemiz mümkün olacakmış. 1980’li yıllarda kasetlerin moda olduğu dönemi, kaset “çektirme” eylemini ve kaset çektirmek için saatlerce sıra bekleyişlerimizi hatırlayın lütfen! İşte bu eylemin aynısını rüya kasetleri çektirip istediğimiz rüyaları tasarlattırarak ve istemediklerimizi uzak tutarak yapabilecekmişiz. İddia ediyorum rüyalarımızı şekillendirebildiğimiz gün uyanık bir insan evladı kalmaz!

Gelecek yüzyılın mesleklerine bir göz atıp hayaller kurduktan sonra hepimiz için hiç de sıkıcı olmayan işlerimizin başına dönme zamanı geldi. Rüya Tasarlayıcıları, uzay rehberleri ve gen haritacıları ortaya çıkana kadar ekonomistlerle, gazetecilerle, doktorlarla yetinmeye, bilgisayar başından yapılan sanal dolgular icad edilene kadar da dişçileri kızdırmamaya devam!

0 yorum:

Yorum Gönder