1 Ocak 2012 Pazar

VARSAYALIM EKONOMİSTLER YOK!


Üniversitede ekonomi okudum. Birinci sınıfın ilk dersinde, “Ekonomiye Giriş” dersi hocamız, aklımdan hiç çıkmayan şu sözleri söylemişti: “Dört yıl boyunca zorlu dersler alacak, sabahlara kadar çalışıp ekonomist olacaksınız. Ama okulu bitirdiğinizde, sokaktaki herkesin sizden daha iyi ekonomi bildiğini göreceksiniz!” Ne kadar haklıymış...


Üniversitenin ilk günü, daha ilk dersin ilk dakikasında hevesleri ve öğrenme iştahları gözlerinden fışkıran bir sınıf dolusu öğrenciye bir ekonomi profesörünün yaşattığı bu şokun biraz daha şiddetlisini son yaşanan global finans krizi tüm dünyaya yaşatmayı başardı. Finans dünyasında kimse artık ne bildiğinden emin değil, ama neyse ki ekonomi zaten varsayımların bilimi.. 



Meşhur bir fıkra vardır. Bir fizikçi, bir kimyager ve bir ekonomist ıssız bir adaya düşmüş. Bakmışlar ki ışıl ışıl bir konserve kutusu tüm albenisiyle kıyıya vuruyor. Hemen alıp yemek için çareler düşünmeye başlamışlar. Fizikçi “Bir taşla vurup açalım” demiş, kimyager “Ateşe atalım, böylece kutu açılır, hem de içindeki pişmiş yemekle.” Ekonomist arkadaşlarını sakinleştirerek konserve kutusunu eline almış ve şöyle demiş: “Beyler, varsayalım elimizde bir konserve açacağı var!” 



Sadece varsayımlar üzerine dayanarak hayatın tüm gerçeklerini, ticaretin tüm dengelerini açıklamayı bir borç bilen ekonomistlerin itibarının yaşanan son krizden çok ciddi darbe aldığı kesin. Hayatlarını bazı ekonomik tezlere adayan bilim adamlarının durumu ise daha içler acısı. Durum şuna benziyor, mesela belli bir alanda uzmanlaşmış bir doktorsunuz. Diyelim ki bir beyin cerrahı. Kariyeriniz beyin ameliyatları yapmakla geçmiş, senelerce süren sınavların hepsinden başarıyla geçmiş ve mesleğin teorisini de pratiğini de gayet güzel kavramışsınız. Sonra bir gün bir gelişme yaşanıyor, dünya tıp alemi ters yüz oluyor ve senelerdir kendinizi her kıvrımını öğrenmeye verdiğiniz beynin aslında kafanızın içinde değil de mesela göbeğinizde olduğu açıklanıyor. İşte bu ara ekonomistlerin yaşadığı duygu aynen bu! Bildiğiniz hiçbir şey doğru değil ya da bildiğiniz şeylerin birçoğu işe yaramıyor. 



Bir ekonomistin diplomasını aldığında sokaktaki herhangi bir kişiden daha fazla ekonomi bilmeyeceği iddiası aslında birkaç açıdan çok doğru. Birincisi ekonominin, kabulleri dışında belirli ve direkt gerçeklikleri olmadığı için kimin gerçekten daha fazla bildiği ya da kimin iddiasının doğru olduğunu saptamak neredeyse imkansız. İkincisi ise aslında biraz bizim ülkemize özel bir gerçeklik. O da sokaktaki her ortalama Türk vatandaşının Fatih Terim’den daha iyi futbol, tüm ekonomi otoritelerinden çok daha iyi ekonomi bildiği(!) gerçeği. Kaybedilen her maç sonrası ortaya çıkıp taktiksel tüm hataları bir bir sayan her Türk sokak profesörünün cebinde mutlaka bir ekonomik kriz reçetesi de vardır! 



Türkiye’de bir ekonomist olmak gerçekten büyük bir dert. Hem tüm ekonomi bilgin ve itibarın “Dolar kaç para olur abi?” sorusunun cevabına bağlı olsun, hem de en ufak bir sallantıda, krizde ya da durgunlukta yaşanan herşeyin sorumlusu olan zümrenin içinde ol. Akademik olsan konuştuğun anlaşılmaz, konuştuğun anlaşılsa Televole Ekonomisti oluverirsin. Yani güzel ülkemde bir ekonomiste saygı duymamak için gerekli her türlü ortam zaten mevcut. 



Gerçekten de bir süredir “Ekonomistler gerekli mi?” türünde tartışmalar son derece hararetlenmiş durumda. Ekonominin aslında kendi kuralları içerisinde mutlaka bir yol bulacağı ve ekonomistlerin sadece icat ettikleri yeni yatırım araçları ile finans sistemlerinin daha da şişmesine ve birkaç onyılda bir büyük bir gürültüyle patlamasına neden olduklarına inanılıyor. Bütün dünyanın neredeyse ekonomiden başka birşey konuşmadığı bir dönemde tüm yaşananlardan dolayı ekonomistlerin suçlanması gayet doğal tabii ki. Ama eleştiriler iyice insafsızlaşmış durumda, o kadar ki iş ekonominin aslında bir bilim olmadığı iddiasına kadar gitmiş durumda. 



Son yaşanan -ama bizi teğet geçtiği için sadece dış basından hayretlerle takip ettiğimiz- gibi bazı global krizler tüm kabul edilmiş gerçekleri alaşağı edebiliyor, yeni kahramanlar üretiyor. Tıpkı kısa bir süre öncesine kadar gerçek dışı bulunan Marksist teorilerin yeniden kıymete binmesi gibi. Amerika’nın arka arkaya kendisinden hiç beklenmeyen ve inandığı tüm değerlere ters düşen devletleştirmeler yapmasıyla birlikte ekonomiyle uzaktan yakından ilişkide bulunan herkes tozlu raflardan “Das Kapital”lerini çıkarıp yeniden göz gezdirmeye başladı. Bir başka örnek de senelerce ekonomi dünyasının aşırı kötümser olmakla suçlanan aykırı çocuğu Nouriel Roubini. İşler aynen Nouriel Roubini’nin söylediği gibi hızla arapsaçına dönünce Roubini bir anda dünyanın en çok dinlenilen ve saygı duyulan ekonomisti oluverdi. Ufukta herhangi bir belirtisi dahi yokken bu kadar büyük bir ekonomik krizin geleceğini bildiği için kendisini öven bir gazeteciye söyledikleri ise çok daha ilginç: “Evet krizi tüm detaylarıyla öngörebildiğim doğru ama bunun çok da abartılmaması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin bu öngörümden tek kuruş para kazanabilmiş değilim!” 



Sokak profesörlerinin ya da berber ekonomistlerinin yanılması çok önemli değil ama piyasalarda karar verici düzeydeki kişilerin yanıldığını görmek insanın gerçekten de ümidini kaybetmesine neden olabiliyor. Şimdilerde dünyanın nasıl kurtulacağını bilemediği en büyük salgın derdi, adeta finansal bir domuz gribi salgını olan toksik varlıklar. Atsan atılmaz satsan satılmaz durumda olan, değerlenemeyen, değerlenemediği için de büyüklükleri bir türlü tespit edilemeyip çöpe atılamayan bu şişirilmiş zehirli ürünlerle ilgili olarak eski FED Başkanı Greenspan’in daha çok kısa bir süre önce “zenginleşmenin aracı” tanımlaması yapmış olması hepimizin zihinlerinde taze ve acı bir anı olarak duruyor örneğin. Alan Greenspan, bir konut balonu oluşmasının ve patlamasının olanaksız olduğunu ısrarla iddia etmişti. Bugünlerde tezindeki boşlukları göremediği için kendisini suçladığını belirten Greenspan şöyle diyor: "Oysa ideolojimin başarılı olacağına dair 40 yıldan fazla süredir tespit ettiğim deliller vardı." 



Bilim olup olmadığı kimilerince halen tartışıladursun, diğer bilim dallarına göre iktisatın en büyük dezavantajı deney yapılmaya uygun olmamasıdır. Ekonomik deneyler maalesef laboratuarlarda değil gerçek hayatta gerçekleşiyor. Dünya ekonomisinin amiral gemisi olan bir dev firmanın batışı dünyanın diğer ucunda bambaşka bir denizde kendi halinde seyretmekte olan bir sandalı alabora etmeye maalesef yetiyor. Dolayısıyla ekonomi dünyasında diğer bilimlerin çoğunun aksine deneylerin sonuçları son derece gerçek ve çok da maliyetli oluyor. 



Yaklaşık olarak son 20 yıldır ekonomistler aslında kendi yarattıkları suni sarmallarla o kadar meşgul olup olayın özünü o kadar kaçırdılar, basit ekonomik kurallar yerine komplike modellemelere o kadar daldılar ki, sonunda adeta kendi yarattıkları sistemi taşıyamaz hale geldiler. Finansal Innovasyon sonunda kendi kendini yok edecek bir makine gibi inanılmaz bir hızla büyüdü. Dünyanın önemli iktisatçılarından MIT profesörü Lester Thurow bu konuda olayı gerçekten layıkıyla özetliyor: "Newton ve çağdaşları, bugünkü ekonomistler gibi hareket edip modern bilgisayarla tanışmış olsalardı, belki de yerçekimi kanunu asla keşfedilmeyecekti". Üstelik ekonomistlerle ilgili harika saptamanın yanında Thurow’un bu tespitinden bilgisayar öncesi dönemlerde Newton gibi bilimadamlarının internet ve Facebook’un yokluğunda sıkıntıdan bazı icatlar yaptıklarını da anlayabiliyoruz. 



Ekonomi hayatın o kadar içinde ki aslında, meğerse çocukluğumuzda bile bazı ekonomik sistemlerin ve düşüncelerin kodları bize inceden inceye verilmiş. Bir inceleme sırasında gözüme takılan ve çocukluğumuzun önemli ve zararsız mavi kahramanları Şirinler’in ekonomik sistemlerine dair çok ciddi bir ağızla yazılmış bir yazıya rastladım. Bu örnek bile Ekonominin hayatın tam içinden olduğunu ama çok da fazla ciddiye alınmaması gerektiğini gösteriyor bence... Bakın ne diyor son derece ciddi bir ekonomi kaynağında: “Şirinler’in köyünde geçerli olan bir para birimi yoktur. Takas sistemi de kullanılmaz. Herkes çalışır ve eşit olarak hakkını alır. Çizgi romanın bir bölümünde “Ekonomist Şirin” adında bir şirin ortaya çıkar. Bu şirin para birimini ortaya çıkartır ve finansal bir sistem kurar. Yarattığı sistem yüzünden köyde açlık, hırsızlık ve yozlaşma başlar. Ekonomist Şirin, tüm parayı bir mantar altında toplar, ve diğer Şirinlere faizle borç verir. Böylece bankacılığın da ilk adımlarını atar. Fakat Gargamel’in Şirinlerin para kullanmaya başladıklarını öğrenmesi ve paraları çalmak istemesi üzerine köy iyice tehlikeye girer. Ekonomist Şirin’in sisteminden vazgeçilir ve tüm Şirinler altın paralardan kurtulurlar. Böylece açık açık kapitalizmin ve bankacılığın tehlikelerinden bahsedilir, komünist düzene geri dönüldüğünde herkesin mutlu ve sağlıklı olması üstünde özenle durulur. “ 

Görüldüğü gibi Şirinler bile fazla komplike bankacılık ve finans sistemlerinin muhtemel olumsuz sonuçlarını biz insanlardan önce çözebilmişler. Mutlu mesut kendi halinde yaşayan şirin kasabaları bile bir tek Ekonomist Şirin kabusa çevirebiliyormuş. Diğer yandan bu tespit her şirin kasabaya bir ekonomist şirin gerektiği gerçeğini de değiştirmiyor. Şirin şirin vedalaşalım bu ay öyleyse.. 

“İyi geceler Ekonomist Şirin!” 
“Varsayalım iyi bir gece olacak Şirin Baba!” 



-------------------------------------------------------------------------------------------------- 



YEDİ SORU – YEDİ CEVAP 



Soru: Bir Ampülü kaç ekonomist değiştirir? 
Yanıt: İki, biri merdiven olduğunu varsayar, öbürü değiştirir! 



Soru: Bir Ampülü kaç Neoklasik ekonomist değiştirir? 
Yanıt: Ücret seviyesine bağlı! 



Soru: Bir Ampülü kaç klasik ekonomist değiştirir? 
Yanıt: Hiçbiri, karanlık, ampulün kendini değiştirmesini sağlayacaktır! 



Soru: Bir Ampülü kaç Marksist ekonomist değiştirir? 
Yanıt: Hiçbiri, ampul içinde kendi devriminin tohumunu taşımaktadır! 



Soru: Bir Ampülü kaç ekonomist değiştirir? 
Yanıt: Anlamsız soru, ampulün tercihi veri olarak alınmalıdır! 



Soru: Bir Ampülü kaç ekonomist değiştirir? 
Yanıt: Sekiz. Biri takarken, diğer yedisi diğer tüm verileri sabit tutmaya çalışır! 



Soru: Bir Ampülü kaç Türk ekonomist değiştirir? 
Cevap: Dolar ne olur abi? 


“Ekonomi biliminin şapkadan tavşan çıkarabilen olağanüstü bir becerisi vardır. Görünüşte gerçekçi ama deneyime dayanmayan önermelere göre. Tavşanların şapkaya nasıl girdiklerini keşfetmeye çalışmak büyüleyicidir; ama büyüye inanmayanların biraz ikna edilmeleri gerekebilir.” Hicks 

1 yorum:

  1. Dayı, ben de bir ekonomist adayıyım, İngilizce İktisat öğrencisiyim halen. Paylaşımlara devam et ki, bize de ışık ol, gazetelerin soğuk sayfarı yerine bunları okumak daha eğlenceli ve faydalı.
    Elif.

    YanıtlaSil