21 Ocak 2012 Cumartesi

İMKANSIZI BAŞARAN BİR ADAMIN HİKAYESİ...

[Eylül 2010 - Esquire Yazımdan..] 

İmkansız ve imkansızlıklar her zaman iyinin ve başarının yanında olmak zorunda değil. Kimi zaman bazı başarısızlıkların gerçekleşmesi de çok zor, hatta imkansız olabilir. Mesela dünya devi bir şirketi un ufak etmek, çok güçlü bir ülkeyi batırmak, kaybedilmesi imkansız bir maçı kaybetmek.. Hem ekonomi, hem de tarih bilgimiz bunların hepsinin gerçekleşebileceğini söyledi bize son zamanlarda. Hem de tekrar tekrar. İşte bugün böyle bir imkansızı başaran bir adamın hikayesini paylaşacağım sizinle. Bu gerçek hikaye borsada yapılamayacak kadar büyük zararlar edip batması imkansız olan 238 yıllık “Kraliçe’nin Bankası”nı tek başına batırabilmiş bir tek adamın hikayesi: Bu hikaye Nick Leeson’un hikayesi..



1967’nin Şubat ayında Nicholas Leeson dünyaya geldiğinde henüz yollarının kesişmediği Barrings Bankası, İngiltere’nin köklü ve saygın bir bankası olarak hayatını mutlu ve mesut bir şekilde sürdürüyordu. Napolyon Savaşlarını finanse etmiş olan bu dev banka o kadar güvenilir, o kadar eski ve sağlamdı ki gelenekçi ve sağlamcı İngilizlerin çoğunluğunun, hatta İngiltere kraliçesinin parası bile Barrings’e emanetti. Banka bu güveni son derece haklı çıkaracak muhafazakar ve tutucu bir yönetim anlayışı ile meşhurdu. Kısacası banka, ekonomistlerin çok sevdiği deyişle “Batamayacak kadar büyük”tü.

Ama Leeson batıramayacak kadar küçük değildi! Hırslı borsacı Leeson da elbette kariyerine Kraliçe’nin bankasını batıran adam olarak tarihe geçmek niyetiyle başlamamıştı. Ama kariyerinin ilk adımlarında bile hırsı ve inadı bu inanılmaz sonun ipuçlarını veriyordu. Arkadaşlarının tarifine göre Nick; bara gidildiğinde en çok içkiyi içen, işyerinde en çok işlemi gerçekleştiren, havuza gidildiğinde en hızlı  yüzebilen kişi olmayı çok seviyordu. Ayrıca iş seçiminden belli olduğu gibi Nick, parayı, parayla ilgilenmeyi ve paranın getirdiği herşeyi de fazlasıyla seviyordu.


Yıl 1985.. O yıl İngiltere Müzik listelerinin zirvesinde Tears for Fears’dan Shout vardı. İşe şalvar pantolonlar ve vatkalı ceketlerden oluşan son derece havalı takımlarla gidiliyordu. İşte bu yıllarda Leeson okuldan mezun olup iş hayatına başlamıştı bile. Bir kaç farklı yatırım bankasında çalıştıktan sonra finans piyasaları için bir okul olan Morgan Stanley’de ve sonrasında da hem kendisi, hem de başka birçok kişi için son durak olacak Barrings’de çalışmaya başladı.


Yıl 1992..İngiltere Pop Listelerinde çok ilginç bir şarkı listebaşı. George Michael ve Sir Elton John bir ağızdan “Don’t let the Sun go down on me” diyor. İngiltere adeta üzerinden batıp gidecek bir güneşi hissetmiş gibi... Dünya finans piyasaları tüm aç gözlülüğü ile daha sonraları kendi başına büyük dertler açacak olan türev ürünler ile artık iyice içli dışlı olmaya başlıyor. Vadeli piyasalar tüm dünyada olanca hızıyla gelişirken finansın başkenti Londra da elbette bu değişikliğe kayıtsız kalmıyor. Barrings Bank, umut veren piyasalardan olan Singapur’dan sorumlu olması için, en umut veren uzmanlarından biri olan Leeson’ı gönderiyor. Kendisinden beklentiler büyük. Bu yeni ve riskli piyasada kendini göstermesi bekleniyor.

Başlangıçta işler hiç de fena gitmiyor. Londra’ya uzakdoğudan hep güzel haberler, hesaplara hep güzel paralar geliyor. Tam bir alan memnun satan memnun durumu yaşanıyor. Leeson’ın üstleri kendisini uzakdoğu sorumlu yapmakla ne kadar doğru bir iş yaptıklarını ifade ederek her fırsatta kendisiyle övündüklerini söylüyorlar. Hatta kendisine tam da bu dönemde bir lakap takıyorlar: “Altın Çocuk”.  Altın Çocuk olmak Nick’in karakteriyle de son derece parelel aslında. Girdiği her ortamda, yaptığı her işte birinci olmanın dışında bir alternatifi kabullenemeyen Altın Çocuğun sonunu da tam bu özelliği ufak ufak hazırlıyor işte: Yenilgiyi kabullenememesi.

Yenilgi kelimesi ile bir türlü yıldızı barışamayan Altın Çocuğumuz, riskli piyasalarda ettiği güzel karların yanında ciddi zararlarda da karşılaşıyor. Zararlarını daha da büyük riskler alarak telafi etmeye çalışıyor. Her yatırımcının başına gelebileği gibi piyasanın doğası gereği kimi zaman kazanıyor, kimi zamansa kaybediyor. Ancak piyasanın doğası Leeson’ın doğasına söz geçiremiyor bir türlü. Çok normal olarak karlar ve zararlar birbirini takip ederek gelse de zararlar bir türlü gün yüzüne çıkmıyor. Gerçekten Leeson’ın yönettiği hesaplar piyasaların tüm karışıklığına rağmen nasıl oluyorsa sürekli kar ediyor!

Sürekli kar eden portföyler piyasa gerçeklerinden azıcık anlayacak her insan için şüphe uyandırıcı olsa da Londra’daki banka yöneticileri normal olarak dönem sonu kar ve zararlarla ilgileniyorlar. Başarıya alışmış ve tüm çevresini de alıştırmış bir altın çocuk tarafından idare edilen ve sürekli olarak kar eden bir portföye normal olarak kimsenin itirazı olmuyor. Karlar karları, onlar daha büyük karları takip ediyor. Bu sırada hala ufak tefek zararlar olsa da büyük miktarlarda zararlar hala ortada yok. Ortada olmamaları çok normal çünkü bütün bu süre içerisinde zarar doğuran işlemlerin hepsi Nick’in 88888 adını verdiği hata hesabında birikiyor. Yani piyasa gereği olması gerektiği gibi kar ve zararlar edilmiş, karlar göğsünü gere gere ortalarda gezerken zararları gören olmamış çünkü onlar Leeson’ın icadı olan hata hesabında gözlerden uzak birikmiş de birikmiş.. Olayı basit bir havuz problemi gibi anlatmak gerekirse karlar havuzun görünen kısmında damla damla birikirken havuzun tıpası çoktan fırlamış, zararlar tüm havuzu boşaltmış hatta eksiye geçirmiş ancak Altın Çocuk tüm ışıkları kapattığı için gerçeği kimse görememiş!

Leeson için uykusuz geceleri stresli günler kovalamaya başlıyor.Her zarar daha da büyük risklerle kapatılmaya çalışılırken kartopu etkisiyle dev boyutlara ulaşıyor. Sahne tipik bir kumarhane filminde olduğu gibi: Oyuncu hala masada, soğuk soğuk terliyor, her kaybettiği elde zararı daha da büyüyor ama sürekli oynamaya da devam ediyor. Derken Nick artık tüm bu açmazı inanılmaz büyüklükte son bir risk alarak kapatmayı hedefliyor. Bu aşamada sanırım olayın ekonomiyle ya da yatırımın herhangi bir şekliyle hiçbir ilişkisinin kalmadığını belirtmeme gerek yok. Bu noktada iş tamamıyla bir kumara, bir yazı tura oyununa dönüyor!

16 Ocak 1995’te yine kaderin garip bir cilvesi olarak müzik listelerinin tepesindeki şarkı olan “Here comes the hotstepper!”, sanki yaklaşan felaketi ve felaketin baş kahramanını haber veriyordu.  O gün yatağa girdiğinde Nick “Ya hep ya hiç!” demişti.  Singapur ve Tokyo Borsalarındaki türev enstrümanlar aracılığıyla aldığı pozisyonlarda, özetle Japonya piyasalarının aşağı yönlü bir hareket yapmayacağı beklentisi üzerine tam bir kumar oynamıştı. Nicholas Leeson o gece yatağa girdi. Gözlerini kapadı. Birkaç saat sonra gecenin sabaha yakın bir saatinde televizyonunu açmasını söyleyen bir telefon aldı. Telefonu kapatıp televizyonunu açtı. Gördüklerine inanmak istemiyordu. Kobe Depremi meydana gelmişti! Ve bunun çok normal bir sonucu olarak ertesi gün Uzakdoğu piyasalarının hepsi trajik bir şekilde değer kaybederek açılacaktı. Bu, ters yönde yatırım yapmış herkes için berbat bir haberdi! Ama daha ötesi; bu, ters yönde hayatının kumarını oynamış birisi için ölümden de beterdi!

O gün ve takip eden diğer günler tam da altın çocuğun tahmin ettiği gibi işkence gibi geçti. Artık Leeson’ın icadı olan ve Çin inanışlarına göre çok şanslı kabul edilen sayılardan oluşan  88888  no.lu hesabı artık  şiştikçe şişmiş, patlamaya yaklaşmıştı. Nick’in sabrı ve sinirleri de öyle. Sonunda 23 Şubat günü masasına bir not bırakarak kaçtı. Notta sadece şu yazılıydı: “Üzgünüm!”  Kraliçe’nin batması imkansız bankasını batıran, bir dünya devine dünya finans tarihinin en imkansız  kayıplarından birini yaşatan, tüm bunları kendi kazancı için değil, sadece kaybetmeme korkusuna ve başarı hırsına yenildiği için yapan, 28 yaşında bir tıfıl oğlan, imkansızı başarmış ve herşeyin ardından sadece üzgünüm deyip ortadan kaybolmuştu!

Altın çocuk ortadan kaybolduğunda ardında bıraktığı kayıp da gerçekten altın değerindeydi! Barrings Bank’ın Nicholas Leeson’ın işlemlerinden kaynaklanan zararı tam tamına 827 milyon pound yani 1.4 milyar dolardı! Leeson imkansızı başarmıştı, bankayı tek başına batırmıştı! Koskoca Napolyon savaşlarını finanse eden banka, bir broker’ın kendi egosuyla savaşını finanse edememişti! Kaçak Leeson önce Malezya’ya, ordan Tayland’a ve Almanya’ya kaçtı. 20 Kasım 1995’de Londra’nın klüplerinde Mariah Carrey’in Fantasy şarkısı en çok çalınan şarkıyken, tüm bu fantazi nihayet sona erdi, Leeson yakalanarak yargılanmak üzere hapse atıldı. Time dergisine kapak olan fotoğrafı tam yakalandığı sırada çekilmiştir. Derginin kapağında Leeson’ın fotoğrafının üzerinde sadece iki kelime yazar: Ego ve Hırs!

Nick Leeson’ın yakalanmasından sonra yaşananlar da aslında bir serinin devam filmi olabilecak kadar ilginç. Öncelikle Leeson’ın tek başına çürüttüğü dev çınar Barrings Bank, ING’ye tam 1 pound karşılığında satılır. Nick, 6.5 yıllık cezaya çarptırılır. Cezasının 4 yılını tamamladıktan sonra serbest bırakılır. İtibarına, ailesine ve sağlığına veda etmiş bir şekilde. Strese bağlı geliştiğine hiç şüphe olmayan bir kanser türüne yakalandığı açıklanır. Ama güzel haber, kanser altın çocuğu bugüne kadar alt etmeyi başaramadı.

Hikayesini dinlerken kendisi için sevinelim mi yoksa üzülelim mi bilemediğimiz hikaye kahramanlarından biri Nicholas Leeson. Kimileri piyasa kurallarının tümünü çiğnemiş bir şarlatan olarak,  kimileri ise herhangi bir ahlaksızlık yapmamış, sadece egosunun ve başarı hırsının kurbanı olmuş bir zavallı olarak görüyor onu. Ama gerçek ne olursa olsun tek bir sonuç var: Nick Leeson imkansızı gerçekleştirmiş bir adamdır ve hikayesi çok değerlidir!

Sadece borsacılar ya da finansçılar için değil, iş hayatında başkalarıyla olduğu kadar kadar kendi iç sesiyle, kendi egosuyla da mücadele eden, kariyeri için herşeyinden vazgeçebilen nicelerimize! İçimizdeki “Altın çocuk”lara tokat gibi bir derstir!  

Bu hikayeden neler öğrendik?
1. Hırsın da egonun da fazlası zarar getirir,
2. Bol tekrarlı rakamlar sadece piyango da değil, gerçek hayatta da şanssızlık demektir,
3. Yalnızca başaranların değil, başaramayanların hikayeleri de son derece kıymetlidir,
4. Sadece müzik listelerine kulak vererek mükemmel bir yatırım stratejisi çizebilmek mümkündür!
   

0 yorum:

Yorum Gönder