20 Ocak 2012 Cuma

TARİHİ BİR PARA HİKAYESİ: SUYA DÖKÜLEN PARALAR...

[Ekim 2009 - Esquire Yazımdan...] 


Denize dökülen sebze–meyveler, denize dökülen düşmanlar, hiçbirisi bizim için yabancı görüntüler değil. Peki ya denize dökülen paralar? Yakın tarihimizde yaşanmış öyle bir hikaye var ki basımdan yeni çıkmış gıcır gıcır Türk Lirası banknotlar yabancı bir ülke limanında, üstelik en çok ihtiyaç olan bir dönemde denizi boylamış, balya balya TL banknotlar şehrin limanına vurmuştur. Bu hikaye, hiç bir zaman tedavüle çıkamamış 100’lük banknotların hikayesidir. 


16 Nisan 1941 günü.. Yer çok uzak değil, komşu Yunanistan’ın Pire Limanı.  Limandan ayrılmaya hazırlanan yorgun Yorkshire gemisinin varış yeri olan İstanbul’dan önceki en son durağı. Ancak geminin yükü bir hayli ilginç. Türkiye Cumhuriyetinin siparişi üzerine daha önceleri de birkaç defa basılmış olan 50-100 liralık ve 50 kuruşluk Türk Lirası banknotlar. Yük ilginç olduğu kadar da ağır. Ağırlığı maddi değerinden olduğu kadar, 2. Dünya Savaşı’na girmemek amacıyla içine kapanmış olan yorgun 1941 Türkiye’sinin milli servetinin önemli bir kısmı olmasından da kaynaklanıyor. 


Trajediyi daha iyi anlayabilmek için dönem Türkiye’sine bakmak yeterli aslında. Devir karne devri; en basit ihtiyaçlar bile karne karşılığı alınabiliyor, Anadolu halkı her türlü fedakarlıkla yaşamaya, sadece dünyayı kasıp kavuran 2. Dünya Savaşı’ndan uzak, barış içinde yaşamaya çalışıyor. 1. Dünya Savaşı’nı ve Kurtuluş Savaşını en yakından yaşamış olan Milli Şef İsmet İnönü ve hükümetin tek gayesi ülkeyi bir savaşa daha sokmamak. Bu uğurda tüm bedeller ödeniyor, yeniden dirilmeye çalışan Anadolu’da yoksulluk dizboyu. Hani bol keseden “Milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde” denir ya, işte gerçek anlamıyla tam da o günler ve bu sırada milli beraberliğin yanında en çok ihtiyacımız olan şey, yani milli servetimiz de maalesef başka denizlerde sulara gömülmekte... 


Milli Şef her ne kadar ülkeyi savaştan ve Nazi Almanyası’nın saldırgan politikalarından korumaya çalışırsa çalışsın, kaderin garip bir cilvesi ile Nazi uçakları Türk Hazinesinin önemli bir parçası olan yeni banknotları Pire Limanı’ndaki İngiliz gemisinde buluyordu. Sonu gelmeyen bombardımanlar sonucunda ciddi hasarlar alan Yorkshire gemisi, içindeki İnönü resimli banknotlarla Pire limanında yavaş yavaş sulara gömülüyordu. Gemi batarken balyalar halinde su yüzüne vuran paralar, yoksul şehir halkı için inanılmaz bir görüntü oluşturmuştu. Yine kaderin garip bir cilvesiyle zamanında “Denize döktüğümüz” Yunanlılar, şimdi yine denize döktüğümüz paralarımızla zengin olma hayali kuruyorlardı. 



Liman halkı çoktan eline ne geçirdiyse; çantalarla, giysi ve torbalarıyla sulara dalıp batan geminin paralarını toplamaya koyulmuştu. Kayıtlara göre önemli ölçüde parayı daha sonraları Anadolu’da tedavüle çıkarmak üzere toplamayı başarmışlardı bile! Savaş ortamında hiperenflasyonla boğuşan bir ülkenin sokaklarında saatler içerisinde yüzlerce Lira Milyoneri dolaşmaya başlamıştı. Savaş ekonomisi ve dönemin aşırı enflasyonist ortamını daha iyi anlatabilmek için tarihi kaynaklarda yer alan bilgilere istinaden “O dönem Almanya’da halkın ısınmak için banknot yaktığı ve çocukların paralardan uçurtma yaptığını” belirtmekte fayda var. Paraların sahibi ülke olan Türkiye’ nin dönemin şartlarında içeride sıkıntılarla boğuşsa da bölgede savaşa girmeyen tek ülke olması nedeniyle dışarıda nispeten güçlü parası ve 1 Amerikan Dolarının 1.32 Türk Lirasına denk geldiği düşünülürse sudan gelen bu paralara kimsenin itirazı olmamıştı haliyle. Liralarımız son hız yağmalanıyor, denizden yardımsever(!) liman halkının üstün gayretleriyle çıkarılmaya çalışılıyordu. Bombardımanın ve savaşın ortasında denizden şehre dalga dalga para çarpıyordu! 



İşin bir de İsmet Paşa ve Türkiye cephesi vardı elbette. Yakın çevresi ve kurmayları bu kabus haberi Cumhurbaşkanı İnönü’ye nasıl haber vereceklerini kara kara düşünüyorlardı. Kısa paslaşmalardan sonra dönemin Başbakanı Refik Saydam haberi vermek üzere Milli Şefin odasına girer ve kara haberi Cumhurbaşkanı İnönü’ye iletir. İsmet Paşa bir süre düşündükten sonra şöyle söyler: “Yapılacak şey bellidir sayın başvekil, hükümetinizin yapacağı acil bir açıklama ile ,bu banknotların tedavüle çıkışını iptal etmemiz gerekiyor. Halk burada sefaletten kıvranırken ,çoluk çocuğumuzun kursağından geçmeyen bir gemi dolu para ile başka milletleri zengin edemeyiz. O gemideki bir tek banknot bile tedavüle çıkmayacaktır.” İnönü’nün kararlı tavrının ve talimatının ardından Bakanlar Kurulu acil olarak toplanır ve gerekli kararlar alınıp yurt çapında duyrulur. Ayrıca Yunanistan makamlarına da bu konuda Türkiye’nin hassasiyeti bildirilir. Ama savaşın ortasındaki Yunanistan için batan para dolu Türk gemisi, yağmalama gibi konular gündemin ilk sırasındaki bir sorun değildir elbette. Yine de eksiklerle ve gecikmelerle birlikte Yunan makamları gerekeni yapar, banknotlar imha edilmek üzere Türkiye’ye iade edilir. 



Banknotların büyük kısmı maceralı seyahatlerini tamamlarken bir de kaçakların devam eden hikayesi vardır. Pire Limanı’nda Yunan halkı tarafından toplanan, yağmalanan paralar kaynaklara göre gayrimüslüm tüccarlar tarafından Anadolu’nun doğusunda bugünün tabiriyle ”okutulmuştur”. O dönem içerisinde zaten tedavülde hızla değişen banknotlar ve her seferinde yenilenen paralarına alışmakta ve tanımakta zorlanan Anadolu halkı batılı tüccarlar tarafından piyasaya sokulan bu “yepyeni” paraları kabullenmekte bir sakınca görmemişlerdir. Üstlerinde İnönü resmi olan deniz suyunda yıkanmış sıfır kilometre banknotlar Anadolu’da kendilerine yuva bulmakta zorlanmamıştır. İkinci parti kaçakların izine ise bambaşka bir bölgede, İzmit’de rastlanıyor. İzmit Seka Tesisleri’nde imha edilme sürecinde taş değirmenlere giden su kanallarına yapışan bir kısım banknotun da bulan işciler tarafından yine Anadolu’da gayriresmi olarak tedavüle sokulduğu anlaşılıyor. Hükümetlerin kaçak olarak piyasaya giren bu paraları tedavülden tam olarak çekme gayreti 1945 yılına kadar sürüyor. 



Pire’de yaşanan talihsiz kazanın sonrasında, bundan böyle para basım işlemlerinin tek merkezden gerçekleştirilmemesi, farklı bölgelerde basılan banknotların riskleri önlemek adına birbirinden farklı yollarla ülkeye getirilmesine karar verildi. Risk yönetimi ve iş planlaması adına Türk Ekonomik sistemindeki ilk ciddi kararlardan olmakla birlikte, her zaman olduğu gibi ancak bir felaketten sonra yapılan bir düzenleme olması da son derece manidar ve düşündürücüdür. Neyse en azından bu felaket bazı düzenlemelere neden olmuş, Tanrıdan geldi denilerek unutulmamış. Maalesef yıllar sonra geriye dönüp bakıldığında hatırlanacak olan her felakette olduğu gibi fırsatçılar, yağmacılar, felaketten fayda umanlar ve bu olay her sorulduğunda Cumhurbaşkanı İnönü’nün başını iki yana sallayarak söylediği sözleri oluyor: “Yazık oldu!” 

İMHA ZAPTI: 


“İkinci Dünya Harbi içinde Londra ‘da ‘Bradbury,Wilkinson and Co.Ltd.’müessesesine 15/3/1940 tarihinde 20 milyon itibari değerde 40 milyon küpür olarak sipariş edilen 50 kuruşluklardan 25 milyon küpürünün Pire Limanında ziyaa uğraması dolayısıyla tedavüle çıkarılmasından sarfınazar edilen bakiye 7.500.000 TL. değerinde 15.000 paket 50 kuruşluk banknotlarla yine İkinci Dünya Harbi içinde ‘Thomas de la Rue and Co.Ltd. ‘ matbaasına 23/2/1940 tarihinde 200 milyon lira itibari değerde 4 milyon küpür olarak sipariş edilen 50 liralıklardan 6.300.000 lira itibari değerdeki 126.000 küpür Londra ‘ya vaki bir hava hücumu sırasında ziyaa uğradığından tedavüle çıkarılmasından sarfınazar edilen bakiye 193.700.000 TL değerde 3874 paket 50 liralık banknotlar ,Emisyon ve Vezne Müdürlüğünün 15/1/1955 tarihli kararı dairesinde ,1/5/1955 Pazar günü Devlet Demir Yollarından sureti mahsusada kiralanan iki vagon içinde ve 329 çuval halinde İzmit’e nakledilmiş ve Sümerbank İzmit Selüloz Sanayi Müessesesi tesislerinde huzurumuzda hamur haline getirilmek suretiyle imha edilmiş olduğunu mübeyyin zabıt varakasıdır. “ 

0 yorum:

Yorum Gönder