24 Aralık 2012 Pazartesi

Üniversite buluşmaları hız kesmiyor.. 1 hafta içerisinde 3 İstanbul ve 1 Bursa yaparak sanırım kendi rekorumu kırdım :) Haftasonunu, Bursa AIESEC 'in "Sürdürülebilir Başarı Platformu"nun konuşmacısı olarak Bursa'da geçirdikten sonra, 25 Aralık 2012 Salı günü Manivela Akademi'nin organizasyonunda İstanbul Üniversitesi "Endüstri ve Kalite Kulübü"nün davetlisi olarak Avcılar Kampüsü'nde olacağız.. Yine çok değerli konuşmacılarla birlikte paylaşımlarda bulunacağız.
Bekleriz..  

25 ARALIK SALI İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ'NDEYİZ..

Üniversite buluşmaları hız kesmiyor.. 1 hafta içerisinde 3 İstanbul ve 1 Bursa yaparak sanırım kendi rekorumu kırdım :) Haftasonunu, Bursa AIESEC 'in "Sürdürülebilir Başarı Platformu"nun konuşmacısı olarak Bursa'da geçirdikten sonra, 25 Aralık 2012 Salı günü Manivela Akademi'nin organizasyonunda İstanbul Üniversitesi "Endüstri ve Kalite Kulübü"nün davetlisi olarak Avcılar Kampüsü'nde olacağız.. Yine çok değerli konuşmacılarla birlikte paylaşımlarda bulunacağız.
Bekleriz..  

19 Aralık 2012 Çarşamba


Hiç hız kesmeden Üniversite konuşmalarına devam.. Bu hafta Yeditepe Üniversitesi'nde harika geçen ve devamını yapmayı kararlaştırarak bir kaç saatte ancak ayrılabildiğimiz buluşmadan sonra, 26'sında bu kez Beykent üniversitesi'ndeki arkadaşlarla buluşacağız.. Geçtiğimiz sene çok kıymetli ağabeyim Dr.Yaşar Erdinç hocanın ricası ile bankacılık derslerinde konuşmacı olmuştum ama bu kez sanırım daha kapsamlı bir buluşma olacak. 
Sabırsızlanıyorum..  

26 ARALIK ÇARŞAMBA GÜNÜ BEYKENT ÜNİVERSİTESİ 'NDEYİZ..


Hiç hız kesmeden Üniversite konuşmalarına devam.. Bu hafta Yeditepe Üniversitesi'nde harika geçen ve devamını yapmayı kararlaştırarak bir kaç saatte ancak ayrılabildiğimiz buluşmadan sonra, 26'sında bu kez Beykent üniversitesi'ndeki arkadaşlarla buluşacağız.. Geçtiğimiz sene çok kıymetli ağabeyim Dr.Yaşar Erdinç hocanın ricası ile bankacılık derslerinde konuşmacı olmuştum ama bu kez sanırım daha kapsamlı bir buluşma olacak. 
Sabırsızlanıyorum..  

15 Aralık 2012 Cumartesi

18 Aralık 2012 Salı günü Manivela Akademi ve Yeditepe Üniversitesi Girişimcilik Kulübü 'nün davetiyle Yeditepe Üniversitesi'nde yine öğrenci arkadaşlarla buluşacağız. Saat 12:00 - 14:00 saatleri arasında Üzeyir Garih Konferans Salonu'nda gerçekleşecek buluşmada Ufuk Açma Seansımızı bu kez de ilk kez gideceğim Yeditepe Üniversitesi'nde yapacağız. Hikayelerimizi anlatıp döneceğiz.. Keyifli bir organizasyon olacağını ümid ediyorum.. 


18 ARALIK SALI GÜNÜ YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ 'NDEYİZ..

18 Aralık 2012 Salı günü Manivela Akademi ve Yeditepe Üniversitesi Girişimcilik Kulübü 'nün davetiyle Yeditepe Üniversitesi'nde yine öğrenci arkadaşlarla buluşacağız. Saat 12:00 - 14:00 saatleri arasında Üzeyir Garih Konferans Salonu'nda gerçekleşecek buluşmada Ufuk Açma Seansımızı bu kez de ilk kez gideceğim Yeditepe Üniversitesi'nde yapacağız. Hikayelerimizi anlatıp döneceğiz.. Keyifli bir organizasyon olacağını ümid ediyorum.. 


3 Aralık 2012 Pazartesi


Size bu ay 36 yıl önce yapılmış tarihin en ballı spor anlaşmasını anlatacağım. Tekstil işiyle uğraşan iki kardeşin kurduğu bir basket takımı, yaptıkları tek bir anlaşma ve ömür boyu para sıkıntısı çekmeyecek olmalarının tuhaf hikayesi. Müthiş bir girişimcilik hikayesi mi sadece şans mı sonunda siz karar verin. “İnsan şansını kendini yaratır” lafına inanırım, ama bu sefer zarlar 7-7 gelmiş sanki? Buyrun siz karar verin..

1976 yılında o sıralar halen güç toplamaya çalışan şimdinin efsane Amerikan Basketbol Ligi NBA, bir başka basketbol ligi ile birleşme kararı alır. Bu lig American Basketball Association yani ABA’dır. İlginç bir ligdir çünkü, bugünkü basketbol oyununa üç sayılık çizgisini, All-Star oyunlarındaki smaç yarışmasını ve hatta alışıldık turuncu top dışında beyaz-mavi ve kırmızı renklerden oluşan topu hediye eden, işin gösteri kısmını çok iyi anlamış bir ligdir ABA. Lige şu an NBA’in en önemli takımlarından olan New York Knicks, Denver Nuggets, Indiana Pacers ve San Antonio Spurs da dahil. NBA’e alternatif olmak isteyen, pastadan pay almak isteyen, bunun için de oyunun ve gösterinin kurallarını değiştirmeyi bile göze alan bir ligdir.



İşte bu sıra dışı ama küçük ligin, NBA ‘e katılma kararı tüm takımlarda heyecan uyandırır. Virginia Squires ve Kentucky Colonels dışındaki 4 takım lige katılır. Lige katılamayan bir takım daha vardır: Ozzie ve Daniel Silna kardeşlerin sahip olduğu Spirits of St. Louis takımı.. İsmi bile film ismi gibi olan takımın gerçekten de film gibi olan hikayesi burada başlar işte. Lige katılamayan takımın sahiplerinin son derece mütevazı bir isteği vardır. Basit bir aritmetikle NBA’e şu öneriyi götürürler; kendi liglerinden NBA’e katılmış olan 4 takımın yayın gelirlerinin yedide birini NBA var olduğu müddetçe istemektedirler. O dönem için çok abartılı gelmeyen bu isteği NBA kabul eder ve ABA ile birleşir.

Ancak NBA’in abayı yaktığını görmek için sadece birkaç sene geçmesi kafidir. İlk sene Silna kardeşlerin kasasına bu anlaşmadan dolayı 521,000 dolar girer. Ancak gel zaman, git zaman NBA ‘in spor ve gösteri dünyasındaki yeri de büyükçe, işin rengi de değişmektedir tabii ki. Pazar gitgide büyür, getiriler artar. Sonuçta Silva kardeşlerin son 2010-2011 sezonunda parmaklarını kıpırdatmadan, şu anda ortada bile olmayan eski takımlarından dolayı, tamamen arkalarına yaslanarak kazandıkları para 17,4 milyon doları bulur! Bu dönem içerisinde hem NBA, hem diğer takımlar Silna kardeşlere son derece astronomik ve cazip teklifler götürürler. Ancak biraderlerin altın yumurtlayan tavuğu kesme gibi bir niyeti tabii ki yoktur!



36 yıllık hikayenin bu günlerde yeniden alevlenmesinin sebebi, açılmış olan bir dava. Hayır, diğer takımlar, bu takım artık ortada olmadığı için bu duruma itiraz ediyor değiller. Tam tersine davayı açanlar Silna biraderler. Spirits of St. Louis takımının eski sahiplerinin iddiası; 1976 yılında öngörülemeyecek olan sosyal medya, internet gibi yeni medya kanallarının da bu anlaşmanın içine katılması gerektiği. 36 yıl önce yapılmış olan anlaşmada günün şartlarıyla sadece ülke içi ve kablolu yayınlar belirtilmiş, ancak takımın sahiplerine göre “yeni medya” kanallarının tümü de bu anlaşmaya dahil edilmeli ve payları buna göre yeniden hesaplanmalı. Fikir vermesi açısından, NBA’in ESPN ve TNT kanalları ile son 8 yılda yaptığı yayın anlaşmasının toplam tutarı 7.4 milyar dolar! Evet, milyar.

Film tadındaki hikaye burada da bitmiyor. Silna kardeşler neredeyse tüm paralarını 2008 yılında patlak veren banker skandalıyla tanınan ve Amerika’nın Kastelli’si olarak bilinen Bernard Madoff’a kaptırıyorlar. Silna kardeşler Madoff’a tam olarak ne kadar kaptırdıklarını hiçbir zaman telaffuz etmeseler de, servetlerinin ciddi bir kısmından bahsediliyor. Neyse ki anlaşmalar devam ediyor, altın yumurtlayan ve şu anda kümeste bile bulunmayan tavuk Silna kardeşleri beslemeye devam ediyor. Konuyla ilgili olarak konuşmayı reddeden sadece Silna’lar değil, diğer takım yöneticileri de 36 yıl önceki olayı vahim bir hata olarak nitelendiriyor ve konu hakkında mahkemeler haricinde görüş bildirmemeyi tercih ediyor! Ara sıra da olsa konuşanlardan da durumun kendilerince vehametini anlamak pekala mümkün. Örneğin Indiana Pacers takımın başkanı Donnie Walsh, konu kendisine hatırlatıldığında “Bu konuyu her hatırladığımda kalbime bir hançer saplanıyor!” gibi abartılı bir ifadeyle cevap veriyor. Ne de olsa her sezon yayın gelirlerinin yedide birini birine yediriyor.  



Aynı olay Türkiye’de yaşansaydı sonuç ne olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Sanırım şöyle olurdu, Silna kardeşler birkaç sene bu geliri aldıktan sonra lig ince bir manevrayla NBA’den ÖzNBA’e devşirilirdi. Kanuni hakların yeni lig için oluşmaması sağlanır, herkes rahat bir nefes alırdı! Amerikalılar bu noktada bizim kadar yaratıcı olamamışlar ilginç bir şekilde! Ne de olsa bu coğrafyanın en sevdiği laflardan birisidir; demokrasilerde çare tükenmez!

      


TÜM ZAMANLARIN EN KARLI SPOR ANLAŞMASI


Size bu ay 36 yıl önce yapılmış tarihin en ballı spor anlaşmasını anlatacağım. Tekstil işiyle uğraşan iki kardeşin kurduğu bir basket takımı, yaptıkları tek bir anlaşma ve ömür boyu para sıkıntısı çekmeyecek olmalarının tuhaf hikayesi. Müthiş bir girişimcilik hikayesi mi sadece şans mı sonunda siz karar verin. “İnsan şansını kendini yaratır” lafına inanırım, ama bu sefer zarlar 7-7 gelmiş sanki? Buyrun siz karar verin..

1976 yılında o sıralar halen güç toplamaya çalışan şimdinin efsane Amerikan Basketbol Ligi NBA, bir başka basketbol ligi ile birleşme kararı alır. Bu lig American Basketball Association yani ABA’dır. İlginç bir ligdir çünkü, bugünkü basketbol oyununa üç sayılık çizgisini, All-Star oyunlarındaki smaç yarışmasını ve hatta alışıldık turuncu top dışında beyaz-mavi ve kırmızı renklerden oluşan topu hediye eden, işin gösteri kısmını çok iyi anlamış bir ligdir ABA. Lige şu an NBA’in en önemli takımlarından olan New York Knicks, Denver Nuggets, Indiana Pacers ve San Antonio Spurs da dahil. NBA’e alternatif olmak isteyen, pastadan pay almak isteyen, bunun için de oyunun ve gösterinin kurallarını değiştirmeyi bile göze alan bir ligdir.



İşte bu sıra dışı ama küçük ligin, NBA ‘e katılma kararı tüm takımlarda heyecan uyandırır. Virginia Squires ve Kentucky Colonels dışındaki 4 takım lige katılır. Lige katılamayan bir takım daha vardır: Ozzie ve Daniel Silna kardeşlerin sahip olduğu Spirits of St. Louis takımı.. İsmi bile film ismi gibi olan takımın gerçekten de film gibi olan hikayesi burada başlar işte. Lige katılamayan takımın sahiplerinin son derece mütevazı bir isteği vardır. Basit bir aritmetikle NBA’e şu öneriyi götürürler; kendi liglerinden NBA’e katılmış olan 4 takımın yayın gelirlerinin yedide birini NBA var olduğu müddetçe istemektedirler. O dönem için çok abartılı gelmeyen bu isteği NBA kabul eder ve ABA ile birleşir.

Ancak NBA’in abayı yaktığını görmek için sadece birkaç sene geçmesi kafidir. İlk sene Silna kardeşlerin kasasına bu anlaşmadan dolayı 521,000 dolar girer. Ancak gel zaman, git zaman NBA ‘in spor ve gösteri dünyasındaki yeri de büyükçe, işin rengi de değişmektedir tabii ki. Pazar gitgide büyür, getiriler artar. Sonuçta Silva kardeşlerin son 2010-2011 sezonunda parmaklarını kıpırdatmadan, şu anda ortada bile olmayan eski takımlarından dolayı, tamamen arkalarına yaslanarak kazandıkları para 17,4 milyon doları bulur! Bu dönem içerisinde hem NBA, hem diğer takımlar Silna kardeşlere son derece astronomik ve cazip teklifler götürürler. Ancak biraderlerin altın yumurtlayan tavuğu kesme gibi bir niyeti tabii ki yoktur!



36 yıllık hikayenin bu günlerde yeniden alevlenmesinin sebebi, açılmış olan bir dava. Hayır, diğer takımlar, bu takım artık ortada olmadığı için bu duruma itiraz ediyor değiller. Tam tersine davayı açanlar Silna biraderler. Spirits of St. Louis takımının eski sahiplerinin iddiası; 1976 yılında öngörülemeyecek olan sosyal medya, internet gibi yeni medya kanallarının da bu anlaşmanın içine katılması gerektiği. 36 yıl önce yapılmış olan anlaşmada günün şartlarıyla sadece ülke içi ve kablolu yayınlar belirtilmiş, ancak takımın sahiplerine göre “yeni medya” kanallarının tümü de bu anlaşmaya dahil edilmeli ve payları buna göre yeniden hesaplanmalı. Fikir vermesi açısından, NBA’in ESPN ve TNT kanalları ile son 8 yılda yaptığı yayın anlaşmasının toplam tutarı 7.4 milyar dolar! Evet, milyar.

Film tadındaki hikaye burada da bitmiyor. Silna kardeşler neredeyse tüm paralarını 2008 yılında patlak veren banker skandalıyla tanınan ve Amerika’nın Kastelli’si olarak bilinen Bernard Madoff’a kaptırıyorlar. Silna kardeşler Madoff’a tam olarak ne kadar kaptırdıklarını hiçbir zaman telaffuz etmeseler de, servetlerinin ciddi bir kısmından bahsediliyor. Neyse ki anlaşmalar devam ediyor, altın yumurtlayan ve şu anda kümeste bile bulunmayan tavuk Silna kardeşleri beslemeye devam ediyor. Konuyla ilgili olarak konuşmayı reddeden sadece Silna’lar değil, diğer takım yöneticileri de 36 yıl önceki olayı vahim bir hata olarak nitelendiriyor ve konu hakkında mahkemeler haricinde görüş bildirmemeyi tercih ediyor! Ara sıra da olsa konuşanlardan da durumun kendilerince vehametini anlamak pekala mümkün. Örneğin Indiana Pacers takımın başkanı Donnie Walsh, konu kendisine hatırlatıldığında “Bu konuyu her hatırladığımda kalbime bir hançer saplanıyor!” gibi abartılı bir ifadeyle cevap veriyor. Ne de olsa her sezon yayın gelirlerinin yedide birini birine yediriyor.  



Aynı olay Türkiye’de yaşansaydı sonuç ne olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Sanırım şöyle olurdu, Silna kardeşler birkaç sene bu geliri aldıktan sonra lig ince bir manevrayla NBA’den ÖzNBA’e devşirilirdi. Kanuni hakların yeni lig için oluşmaması sağlanır, herkes rahat bir nefes alırdı! Amerikalılar bu noktada bizim kadar yaratıcı olamamışlar ilginç bir şekilde! Ne de olsa bu coğrafyanın en sevdiği laflardan birisidir; demokrasilerde çare tükenmez!