29 Aralık 2011 Perşembe

TEKTAŞ EKONOMİSİ

[ Ocak 2009 - Esquire ]

Tektaş Ekonomisi 

Siz hiç avcunuzda 5 milyon dolar tuttunuz mu? Ben tuttum. Bu parayla yapabileceklerim bir MTV programı formatında hızla gözlerimin önünden geçti birkaç saniye içinde. Ekonomist yanım sıkıcı hesap kitaplar yaparken, aynı anda içimdeki siyahi rapçi çoktan ortaya çıkmış, evler, arabalar almış hatta havuz partileri vermeye başlamıştı bile..Tüm bu söylediklerim birkaç saniyenin içinde oldu. Sonra ortalık aydınlandı, elimde sımsıkı sıkmış olduğum, terimle ıslattığım,hep anlatıldığı gibi gökkuşağının tüm renklerini olmasa da, hayatın tüm renklerini birkaç saniyede içinde gördüğüm 18.45 karatlık pırlantayı görevlilerin ikazları sonucu mecburen yanımdaki misafire geçirmek zorunda kaldım. Oysa saniyeler içinde aramızda ciddi bir elektriklenme olmuştu, en azından ben bayağı elektriklenmiştim kendisine... 


Geçtiğimiz günlerde De Beers’ in davetlisi olarak, Ortadoğu Sorumlusu Philippe McGarry’yi dinlemeye gittik. Davetiyede yer alan “Pırlantayı Yatırım Aracı olarak Kullanmanın incelikleri nelerdir?” ibaresi ben ve benim gibi 2-3 erkeğin daha dikkatini çekmeyi başarmıştı sanırım. Çünkü davetlilerin geri kalanı gözleri pırlantalardan kat kat fazla parlayan (ve nedense sürekli gülümseyen) bayanlardan oluşuyordu. Bu davet ve sunumun, pırlantanın yatırım aracı olarak kullanabilmesi konusundaki düşünceleri çok değiştirmemiş olsa da bayanların ve erkeklerin mücevherat tayfasına bakışını irdelemek açısından son derece faydalı olduğunu söyleyebilirim. 

Dağ gibi dağ, Taş gibi Taş... 

Bayanların tümünün, erkeklerin de çok şanslı bir azınlığı dışında neredeyse tümünün yolları bu pırlanta denilen çok değerli ve sert (ve pahalı) taşla kesişiyor. Şimdilerde mücevher firmalarını biz erkeklere acımasızca yüklenen reklamlarından dolayı eleştirsek de aslında pırlanta tarih boyunca “Gökten düşen yıldız parçaları”, “Tanrı’nın Gözyaşı” gibi abartılı tanımlamalarla ifade edilen bir değer olmuş. Her dönem gücü temsil ettiği için de ilk olarak biz erkekler tarafından kullanılmış üstelik. Eski çağlarda şövalyeler ve krallar gücü ve ölümsüzlüğü temsil eden bu taşı mutlaka giysilerinde ya da üstlerinde bulundururmuş. Yani ağlamanın, sızlanmanın, mücevher firmalarına söylenmenin hiç gereği yok. Bu belayı biz kendi başımıza sarmışız! Gel zaman git zaman çapkın sövalye ve krallar, yüzyıllar sonra kendileri kadar cesur ve zengin olamayan bizleri hiç düşünmeden, beğenilerinin işareti olarak seçtikleri hanımlara bu taşları takar olmuşlar. Gayet tabii ki akıllarında “Kredi kartına 12+3 taksit olur mu?” , “Daha ucuzunu nerden bulurum, bizim Kapalıçarşıda bi Atilla abi vardı” ,“Satsam da aynı paraya alır mısınız?” gibi soruları olmadığı için ağaçtan meyve toplar gibi pırlantaları çevrelerindeki hanımlara dağıtıp bunun bir gelenek olarak yayılmasına neden olmuşlar. 

Günümüzde, genlerden geçmiş olsa gerek, hepimiz şövalye ve kral soyundan geldiğimiz için(!), biz zavallı modern erkekler etimize budumuza bakmaksızın bu güzide ve son derece lüzumlu geleneği elimizden geldiğince, kanımızın son damlasına kadar koruyup sürdürmeye gayret ediyoruz! Hangi er kişi benim hayatta pırlantalarla işim olmaz, olmayacak diyorsa en hafif ifadeyle safdır, bu yazıyı okumasına da zerrece gerek yoktur, hangi bayan kişi ben pırlanta mırlanta istemem, mutlu olalım yeter diyorsa en hafif ifadeyle gerçeği saptırıyordur, ya da henüz evlilik müessesesinin o tozlu, zorlu, virajlı, şarampollü yollarına girmemiştir. O yüzden iyisi mi biz erkekler bu gerçeği baştan kabullenip karşılaşacağımız o talihsiz gün gelmeden muhatabımızı, rakibimizi, düşmanımızı (artık ne derseniz ismine) iyi tanıyalım... 

Elmas, yeryüzünde bilinen en sert madde ve aynı zamanda pırlantanın işlenmeden önceki hali. Kristalize olmuş karbon atomlarından oluşuyor. Dünya ekonomisinde kıymetli taşların, özellikle de pırlanta ticaretinin büyük bir payı var. Dünya pırlanta mücevher pazarının yüz milyarlarca dolar büyüklüğünde, ülkemizde ise kayıtlara göre 1 milyar dolar civarında. Dünya üzerinde elmas madeni olan ülkeler çok fazla sayıda değil. En büyük üretici Güney Afrika. Rusya, Avustralya, Kanada, Angola ve Kongo ise diğer üreticiler. Global ölçekte elmas satışı ve ticareti büyük ölçüde Londra’daki (DTC) Pırlanta Ticaret Şirketi tarafından yürütülüyor. Dünya ekonomisinde son yaşanan gelişmeler sonucunda başta altın olmak üzere tüm emtiaların ve madenlerin hızla değer kaybettiğini görsek de elmas, lüks ve beğeniye hitap eden bir “zevk tüketimi” olması nedeni ile ekonomik değer olarak diğer metal ve madenlerinden ayrılmayı başarıyor. Son gelişmler ışığında özellikle petrol ve altının hızlı değer kayıplarına şahit olsak da lüks tüketimde fiyatlar eski değerlerini korumakta, hatta artmakta. Pırlanta üreticileri, geçmiş değerleri de gözönüne alınca pırlantanın her dönemde yükselen trendini korumayı başardığını belirtiyor. Taşın değerinin zaman geçtikçe arttığı ve artacağını savunuyorlar. En değerli taşın en eski taş olduğunu belirtirken, çoğu elmasın en az 100 milyon yaşında olduğunu da bilmekte de fayda var. 

Taşa Güvenme, Allahına Güven! 

Taşın değerini sadece büyüklüğü ya da eskiliği vermiyor. Kıymetli bir taşı değerlendirirken meşhur 4C Kriterini gözetmek gerekiyor. Bunlar; renk (color), kesim (cut), berraklık (clearity) ve ağırlık (carat weight). Alınan taşın manevi değeri bir kenara koyulunca gerçekten “yatırım aracı olarak kullanılabilmesi” ya da en azından değer kaybetmemesi aslında bu kriterlere bağlı. Bu alışveriş illa ki yapılacaksa ve illa bulunmamız gerekecekse kriterleri bilerek gitmek en azından bu alışverişteki “etkisiz eleman-kurban” rolümüzü bir nebze de olsa kırmaya yarayabilir, hatta sıkı bir çalışmayla muhabbete dahil bile olabilirsiniz. 

Derginizden ve yazarınızdan sizlere birkaç çok kıymetli tüyo! Sevgili Esquire okuyucuları, değerli taş piyasası tamamıyla harfler üstüne kurulu..G,H,F, VS, VVS, VVS2... kendilerince bir dil geliştirmişler ve biz anlamayalım diye ellerinden geleni yapmışlar! Esas şaşılacak şey, hanımların bu dile korkunç aşina olmaları. Mücevher satıcıları ve hanımlar arasında adeta bir doktor-eczacı ilişkisi var. Biri söylüyor, diğeri şıp diye anlıyor, cevap veriyor arada biz erkekler bön bön bakmaya devam ediyoruz! Yahu hani biz şövalyeydik, kraldık? Hiç öyle görünmüyoruz şu an? Neticede, teorik ve pratik tüm mücevher eğitimlerimden sonra, ki buna pek talihli dostlarım için yapılan evlilik öncesi tektaş alışverişleri, sayısız esnaf sohbeti ve son olarak da De Beers sunumu dahil, bu harflerden sadece VS ve VVS harflerine bir anlam verebildim. Burda ödemeyi yapacak olan bizlerden bahsedildiğine eminim, VS= Very stupid, VVS = Very Very Stupid’in kısaltması, eminim buna. 

Bayanların olayın estetik, erkeklerin ise daha ziyade ekonomik tarafını merak ettiğini özellikle Philippe McGarry’nin sunumundan sonra çok daha net söyleyebilirim. McGarry’ye göre iyi bir taşın “Yatırım” değerini alabilmesi için milyon dolarlık bir taş olması gerekiyor. Yani bunun altındaki değerdeki taşların yatırım aracı olarak düşünülmesi finansör beylerin kendi içlerini rahatlatmasından başka birşey değil. O zaman zenginin malı-züğürdün çenesi teoremi gereğince bizlere şu anda susmak düşüyor... 

Son Umut: Kanlı Elmas 

Hanımların bu anlaşılmaz pahalı zevkleri konusundaki ısrarlarını değil çürütmemiz, hafifletmemizin bile imkansız olduğunu anladığımız ümitsiz bir anda bir film çıkageldi:Kanlı Elmas! İzlememiş olabilecekler için; film bir Afrika ülkesi olan Sierra Leone’de geçiyor. Bu ülkenin birkaç özelliği var, verilere göre dünyanın en fakir ve en yaşanmak istenmeyen ülkesi ama aynı zamanda dünyanın en büyük elmas madenlerinin bulunduğu bir ülke... Elmas kaçakcılığı ve çevresinde gelişen insanlık suçlarını çok etkileyici dille anlatmış bir filmdi. Filmin, pırlanta tüketicisi olan hanımların hızını keseceğini düşünmek iyimserlikmiş meğerse. Filmden çıktıktan sonra kız arkadaşına dönüp “Bak sevgilim insanlar ölüyor sizin bu taş merakınızdan dolayı” diyen bir erkeğe sevgilisinin cevabı “Aman canım onlar yumruk kadar taşlar için, bu benimki kadarcık taş için insan mı ölürmüş hiç?!” olabiliyor mesela! Eee, bu lafın üstüne söylenecek şey aslında meşhur pırlanta firmasının sloganıyla nerdeyse aynı: 


“Kadınlar...sonsuza kadar!” 


2 yorum:

  1. en güzel yatırım aracı:) tüm beylere tavsiye ederim

    YanıtlaSil
  2. Olmaz dedim, almayalım dedim, ben o parayla ne playstation'lar ne canon 40d ler alırım dedim dinletemedim. Sevgili anneciğim ve kayınvalideciğimin "sen ne biçim kadınsın" bakışı ile sustum, "o parayı bana verin neler yaparım" hayalimle vedalaştım tek taşımı taktım!! O şövalyelere selam ederim.. Benim kanımda soyluluk yokmuş onu anladım : )) Satsam para eder mi ki??

    YanıtlaSil