6 Ağustos 2013 Salı

AMAN PETROL!

Dünyanın enerji devi Shell’in 2100 yılına kadar dünya üzerinde enerji piyasalarının nasıl değişeceğine dair senaryolarını paylaştığı raporu piyasalarla paylaşıldı. Raporda pek çok farklı senaryodan bahsedilmesine rağmen iki ana yönelim ağır basıyor. Ancak bu iki ana yönelimin de ortak bir noktası var; o da piyasalarda artık petrolün tahtının eskiden olduğu kadar sağlam olmadığı ve yeni enerji kaynaklarının petrolü tahtından etmek üzere olduğu!



Küresel ekonomide iki sene sonrasını bile tahmin etmenin imkansızlığının acı tecrübelerle öğrenildiği  bir dönemde dünya enerji devi Shell’in önümüzdeki yüz yılın enerji yönelimlerini ön gördüğü “New Lens Scenarios” isimli cesur raporu piyasalarda ciddi anlamda ses getirdi. Rapora göre petrolün tahtını en ciddi anlamda sallayacak olan enerji kaynağı güneş. İçinde bulunduğumuz dönemde enerji kaynakları arasında 13. sırada bulunan güneş, 2070 yılında ilk sırada olacak. 2100 senesi geldiğinde dünyadaki tüm enerji ihtiyacının %37’si güneşten sağlanacak ve uğruna savaşlar, sebepsiz “bahar”lar yaşanan, geçtiğimiz yüzyılın taçsız kralı petrolün payı ancak %10 ‘da kalacak. Anlaşılan bu durumda savaşlar “Sende petrol var bende yok” yerine, “Sen güneşe daha yakınsın, ben daha uzağım”dan dolayı çıkacak.

Uzun vadede daha sürdürülebilir olan ve henüz küstürmediğimiz güneş, alternatif enerji kaynaklarından en ciddisi olarak öne çıkarken, daha kısa vadede doğalgaz önemini artırıyor. Rapora göre, 2030 yılına kadar dünya üzerinde en çok kullanılan enerji kaynağı doğalgaz olacak. Raporda yeni enerji senaryoları iki ana yönelimde toplanmış ve bu iki farklı senaryoya “Dağlar” ve “Okyanuslar” adı verilmiş. Daha klasik varsayımların toplandığı senaryo dağlar diye adlandırılırken, alternatif senaryo okyanuslar olarak adlandırılıyor.


Klasik Senaryo (Dağlar)

Bu senaryoya göre dünya artık çok keskin iki kutbu olan ve bu iki net kutup, yani ABD ve Çin tarafından yönlendirilen bir ekonomik G-2 yapısına sahip. Bu ikili, soğuk savaş yapıp birbirini yemek yerine, başbaşa verip dünyanın başını yiyecek. Özellikle bu ikiliden ABD ‘nin 2030 yılına kadar enerjide kendine yeterli hale geleceği iddiası dünya barışı açısından ziyadesiyle umut vermekte.

Dünyanın diğer önemli güçleriyle ilgili varsayım, duymaya alıştığımız şekilde. Yani Hindistan, Türkiye, Güney Afrika ve Brezilya gibi ikincil güçlerin daha da güçlenerek bölgelerini şekillendirdikleri daha çok sayıda oyuncusu olan bir yapıdan bahsediliyor. Bu yeni süper güçler, hızlı büyüyen ekonomileri nedeniyle ciddi enerji ihtiyacı içindeyken, politik olarak da güçlerini koruyabilmek için enerji bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyorlar.

Şehirleşme artıyor. Kümelenme ihtiyacı hem enerji tüketiminde, hem ekonomide, hem sosyal yaşamda belirleyici oluyor. Küçük kasaba ve yerleşim birimleri yok olup yerini şehirlere bırakıyor. Bu da enerji tüketimi açısından kontrol edilebilir bir seyir sağlıyor. Şehir nüfuslarındaki en büyük artışlar Çin, Hindistan, Nijerya ve ABD ‘de yaşanıyor. 2080 yılına kadar arabalarda artık benzin kullanılmıyor. Elektrik enerjisi bu aşamada belirleyici olacak. Teknolojideki gelişmeler ve yeni yöntemler dünya üzerinde belki tüketimden bile daha çok petrol üretmeyi mümkün hale getiriyor. Dünya barışı adına umut veren bir gelişme daha. Ne de olsa daha fazla petrol, abilerden daha az “demokratikleşme müdahalesi” demek..         

Alternatif Senaryo (Okyanuslar)

Okyanuslar ismi verilen bu senaryoda önceki senaryonun aksine doğalgaz ve petrol fiyatları yüksek. Bu nedenle de güneş enerjisi ciddi anlamda ön plana çıkıyor. Enerji talebi bu senaryoda da batıdan doğuya kaymış ve şimdiki “gelişmekte olan ülkeler”de yoğunlaşmış. Hatta 2065 yılı geldiğinde dünyanın en büyük enerji tüketicisi Hindistan olmuş. Şu anda enerji kaynakları sıralamasında 13. Sırada yer alan güneş 2070 yılı geldiğinde birinci sıraya oturmuş. OECD ülkelerinin toplam enerji talebindeki payı üçte bire düşmüş. Nükleer enerjinin payı gitgite düşerken, rüzgar enerjisi de güneş enerjisi gibi payı artan doğal alternatiflerden biri olmuş.


Sizi bilmiyorum ama ben raporu bir enerji raporu gibi değil de bir dünya barışı projesi gibi okumaktan kendimi alamadım. Ne de olsa son yüzyılda yaşadığımız her türlü savaşın, huzursuzluğun, müdahalenin ya da kavganın altından sevgili dostumuz petrol çıkıyor. Petrole daha az anlam atfedilen bir dünyayı ben şahsen pek sevdim.. 

Artık petrol üstüne değil, rüzgar üstüne şarkıların söyleneceği bir dünya uzak görünmüyor belki de, ne dersiniz?


0 yorum:

Yorum Gönder