Dünyanın enerji devi Shell’in 2100 yılına kadar dünya üzerinde enerji
piyasalarının nasıl değişeceğine dair senaryolarını paylaştığı raporu
piyasalarla paylaşıldı. Raporda pek çok farklı senaryodan bahsedilmesine rağmen
iki ana yönelim ağır basıyor. Ancak bu iki ana yönelimin de ortak bir noktası
var; o da piyasalarda artık petrolün tahtının eskiden olduğu kadar sağlam
olmadığı ve yeni enerji kaynaklarının petrolü tahtından etmek üzere olduğu!
Küresel ekonomide iki sene
sonrasını bile tahmin etmenin imkansızlığının acı tecrübelerle öğrenildiği bir dönemde dünya enerji devi Shell’in
önümüzdeki yüz yılın enerji yönelimlerini ön gördüğü “New Lens Scenarios”
isimli cesur raporu piyasalarda ciddi anlamda ses getirdi. Rapora göre petrolün
tahtını en ciddi anlamda sallayacak olan enerji kaynağı güneş. İçinde
bulunduğumuz dönemde enerji kaynakları arasında 13. sırada bulunan güneş, 2070
yılında ilk sırada olacak. 2100 senesi geldiğinde dünyadaki tüm enerji
ihtiyacının %37’si güneşten sağlanacak ve uğruna savaşlar, sebepsiz “bahar”lar
yaşanan, geçtiğimiz yüzyılın taçsız kralı petrolün payı ancak %10 ‘da kalacak.
Anlaşılan bu durumda savaşlar “Sende petrol var bende yok” yerine, “Sen güneşe
daha yakınsın, ben daha uzağım”dan dolayı çıkacak.
Uzun vadede daha sürdürülebilir
olan ve henüz küstürmediğimiz güneş, alternatif enerji kaynaklarından en
ciddisi olarak öne çıkarken, daha kısa vadede doğalgaz önemini artırıyor.
Rapora göre, 2030 yılına kadar dünya üzerinde en çok kullanılan enerji kaynağı
doğalgaz olacak. Raporda yeni enerji senaryoları iki ana yönelimde toplanmış ve
bu iki farklı senaryoya “Dağlar” ve “Okyanuslar” adı verilmiş. Daha klasik
varsayımların toplandığı senaryo dağlar diye adlandırılırken, alternatif
senaryo okyanuslar olarak adlandırılıyor.
Klasik Senaryo (Dağlar)
Bu senaryoya göre dünya artık çok
keskin iki kutbu olan ve bu iki net kutup, yani ABD ve Çin tarafından
yönlendirilen bir ekonomik G-2 yapısına sahip. Bu ikili, soğuk savaş yapıp
birbirini yemek yerine, başbaşa verip dünyanın başını yiyecek. Özellikle bu
ikiliden ABD ‘nin 2030 yılına kadar enerjide kendine yeterli hale geleceği
iddiası dünya barışı açısından ziyadesiyle umut vermekte.
Dünyanın diğer önemli güçleriyle
ilgili varsayım, duymaya alıştığımız şekilde. Yani Hindistan, Türkiye, Güney
Afrika ve Brezilya gibi ikincil güçlerin daha da güçlenerek bölgelerini
şekillendirdikleri daha çok sayıda oyuncusu olan bir yapıdan bahsediliyor. Bu
yeni süper güçler, hızlı büyüyen ekonomileri nedeniyle ciddi enerji ihtiyacı
içindeyken, politik olarak da güçlerini koruyabilmek için enerji
bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyorlar.
Şehirleşme artıyor. Kümelenme
ihtiyacı hem enerji tüketiminde, hem ekonomide, hem sosyal yaşamda belirleyici
oluyor. Küçük kasaba ve yerleşim birimleri yok olup yerini şehirlere bırakıyor.
Bu da enerji tüketimi açısından kontrol edilebilir bir seyir sağlıyor. Şehir
nüfuslarındaki en büyük artışlar Çin, Hindistan, Nijerya ve ABD ‘de yaşanıyor.
2080 yılına kadar arabalarda artık benzin kullanılmıyor. Elektrik enerjisi bu
aşamada belirleyici olacak. Teknolojideki gelişmeler ve yeni yöntemler dünya
üzerinde belki tüketimden bile daha çok petrol üretmeyi mümkün hale getiriyor.
Dünya barışı adına umut veren bir gelişme daha. Ne de olsa daha fazla petrol,
abilerden daha az “demokratikleşme müdahalesi” demek..
Alternatif Senaryo (Okyanuslar)
Okyanuslar ismi verilen bu
senaryoda önceki senaryonun aksine doğalgaz ve petrol fiyatları yüksek. Bu
nedenle de güneş enerjisi ciddi anlamda ön plana çıkıyor. Enerji talebi bu
senaryoda da batıdan doğuya kaymış ve şimdiki “gelişmekte olan ülkeler”de
yoğunlaşmış. Hatta 2065 yılı geldiğinde dünyanın en büyük enerji tüketicisi
Hindistan olmuş. Şu anda enerji kaynakları sıralamasında 13. Sırada yer alan
güneş 2070 yılı geldiğinde birinci sıraya oturmuş. OECD ülkelerinin toplam
enerji talebindeki payı üçte bire düşmüş. Nükleer enerjinin payı gitgite
düşerken, rüzgar enerjisi de güneş enerjisi gibi payı artan doğal
alternatiflerden biri olmuş.
Sizi bilmiyorum ama ben raporu
bir enerji raporu gibi değil de bir dünya barışı projesi gibi okumaktan kendimi
alamadım. Ne de olsa son yüzyılda yaşadığımız her türlü savaşın, huzursuzluğun,
müdahalenin ya da kavganın altından sevgili dostumuz petrol çıkıyor. Petrole
daha az anlam atfedilen bir dünyayı ben şahsen pek sevdim..
Artık petrol üstüne
değil, rüzgar üstüne şarkıların söyleneceği bir dünya uzak görünmüyor belki de,
ne dersiniz?
0 yorum:
Yorum Gönder