Bugün size, oturduğumuz yerden, belki de oturduğu yerden kalkma şansı olmayanlar için yapabileceğimiz çok basit bir şeyden bahsedeceğim. Çocuklu hayata geçişimizle birlikte ve başlı başına ayrı bir ekonomi yazısının konusu olabilecek "puset"in hayatımıza girmesiyle birlikte tekerleklerle yaşam bizim için başlamış oldu. İnsan ne kadar etrafına karşı ilgili ya da duyarlı olmaya çalışsın, empatiye açık olsun, içinde olmayınca bazı şeylerden maalesef bihaber olduğumuz aşikar..
Tekerlekli hayata geçişle birlikte çevreye bambaşka bir gözle bakmaya başlıyorsunuz.. "Buradan geçer miyim"ler "tekerlekler buradan geçer mi"ye, "bebek arabası buraya çıkar mı"lara dönüşüyor.. Bundan önce bu konudaki eksikleri bu kadar farkedememiş olmanın utancını bir yana bırakıp bu konuda neler yapabileceğimizden bahsedelim..
Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği konuyla ilgili Belediyeleri engelleri ve bu konudaki yanlış yapılaşmaları düzeltmeye teşvik edebilmek için sosyal medya kanallarından hepimizin desteğini bekliyor.
Yapılacak şey son derece basit; tekerleklerin önündeki engeller kalksın diye Türkiye genelindeki tüm engelleri fotoğrafla ve lokasyon bilgisiyle özellikle Twitterdan #buradaengellendim ve #engeleruhsatverme etiketleriyle paylaşıyoruz. Unutmayalım ki; bu bir muhalefet ya da yönetimleri şikayet yöntemi değil. Bu hem bu konudan musdarip olanlara, hem de yönetimlere aynı anda yardımı olacak bir sosyal sorumluluk.. Ben şahsen geçtiğim her yere artık bu gözle bakar oldum, paylaşımlarımı da twitterdan gerçekleştirdim.
Haydi bakalım, -oturduğumuz yerde- hayatı kolaylaştırmaya..
Bugün size, oturduğumuz yerden, belki de oturduğu yerden kalkma şansı olmayanlar için yapabileceğimiz çok basit bir şeyden bahsedeceğim. Çocuklu hayata geçişimizle birlikte ve başlı başına ayrı bir ekonomi yazısının konusu olabilecek "puset"in hayatımıza girmesiyle birlikte tekerleklerle yaşam bizim için başlamış oldu. İnsan ne kadar etrafına karşı ilgili ya da duyarlı olmaya çalışsın, empatiye açık olsun, içinde olmayınca bazı şeylerden maalesef bihaber olduğumuz aşikar..
Tekerlekli hayata geçişle birlikte çevreye bambaşka bir gözle bakmaya başlıyorsunuz.. "Buradan geçer miyim"ler "tekerlekler buradan geçer mi"ye, "bebek arabası buraya çıkar mı"lara dönüşüyor.. Bundan önce bu konudaki eksikleri bu kadar farkedememiş olmanın utancını bir yana bırakıp bu konuda neler yapabileceğimizden bahsedelim..
Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği konuyla ilgili Belediyeleri engelleri ve bu konudaki yanlış yapılaşmaları düzeltmeye teşvik edebilmek için sosyal medya kanallarından hepimizin desteğini bekliyor.
Yapılacak şey son derece basit; tekerleklerin önündeki engeller kalksın diye Türkiye genelindeki tüm engelleri fotoğrafla ve lokasyon bilgisiyle özellikle Twitterdan #buradaengellendim ve #engeleruhsatverme etiketleriyle paylaşıyoruz. Unutmayalım ki; bu bir muhalefet ya da yönetimleri şikayet yöntemi değil. Bu hem bu konudan musdarip olanlara, hem de yönetimlere aynı anda yardımı olacak bir sosyal sorumluluk.. Ben şahsen geçtiğim her yere artık bu gözle bakar oldum, paylaşımlarımı da twitterdan gerçekleştirdim.
Haydi bakalım, -oturduğumuz yerde- hayatı kolaylaştırmaya..
Dünyanın enerji devi Shell’in 2100 yılına kadar dünya üzerinde enerji
piyasalarının nasıl değişeceğine dair senaryolarını paylaştığı raporu
piyasalarla paylaşıldı. Raporda pek çok farklı senaryodan bahsedilmesine rağmen
iki ana yönelim ağır basıyor. Ancak bu iki ana yönelimin de ortak bir noktası
var; o da piyasalarda artık petrolün tahtının eskiden olduğu kadar sağlam
olmadığı ve yeni enerji kaynaklarının petrolü tahtından etmek üzere olduğu!
Küresel ekonomide iki sene
sonrasını bile tahmin etmenin imkansızlığının acı tecrübelerle öğrenildiği bir dönemde dünya enerji devi Shell’in
önümüzdeki yüz yılın enerji yönelimlerini ön gördüğü “New Lens Scenarios”
isimli cesur raporu piyasalarda ciddi anlamda ses getirdi. Rapora göre petrolün
tahtını en ciddi anlamda sallayacak olan enerji kaynağı güneş. İçinde
bulunduğumuz dönemde enerji kaynakları arasında 13. sırada bulunan güneş, 2070
yılında ilk sırada olacak. 2100 senesi geldiğinde dünyadaki tüm enerji
ihtiyacının %37’si güneşten sağlanacak ve uğruna savaşlar, sebepsiz “bahar”lar
yaşanan, geçtiğimiz yüzyılın taçsız kralı petrolün payı ancak %10 ‘da kalacak.
Anlaşılan bu durumda savaşlar “Sende petrol var bende yok” yerine, “Sen güneşe
daha yakınsın, ben daha uzağım”dan dolayı çıkacak.
Uzun vadede daha sürdürülebilir
olan ve henüz küstürmediğimiz güneş, alternatif enerji kaynaklarından en
ciddisi olarak öne çıkarken, daha kısa vadede doğalgaz önemini artırıyor.
Rapora göre, 2030 yılına kadar dünya üzerinde en çok kullanılan enerji kaynağı
doğalgaz olacak. Raporda yeni enerji senaryoları iki ana yönelimde toplanmış ve
bu iki farklı senaryoya “Dağlar” ve “Okyanuslar” adı verilmiş. Daha klasik
varsayımların toplandığı senaryo dağlar diye adlandırılırken, alternatif
senaryo okyanuslar olarak adlandırılıyor.
Klasik Senaryo (Dağlar)
Bu senaryoya göre dünya artık çok
keskin iki kutbu olan ve bu iki net kutup, yani ABD ve Çin tarafından
yönlendirilen bir ekonomik G-2 yapısına sahip. Bu ikili, soğuk savaş yapıp
birbirini yemek yerine, başbaşa verip dünyanın başını yiyecek. Özellikle bu
ikiliden ABD ‘nin 2030 yılına kadar enerjide kendine yeterli hale geleceği
iddiası dünya barışı açısından ziyadesiyle umut vermekte.
Dünyanın diğer önemli güçleriyle
ilgili varsayım, duymaya alıştığımız şekilde. Yani Hindistan, Türkiye, Güney
Afrika ve Brezilya gibi ikincil güçlerin daha da güçlenerek bölgelerini
şekillendirdikleri daha çok sayıda oyuncusu olan bir yapıdan bahsediliyor. Bu
yeni süper güçler, hızlı büyüyen ekonomileri nedeniyle ciddi enerji ihtiyacı
içindeyken, politik olarak da güçlerini koruyabilmek için enerji
bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyorlar.
Şehirleşme artıyor. Kümelenme
ihtiyacı hem enerji tüketiminde, hem ekonomide, hem sosyal yaşamda belirleyici
oluyor. Küçük kasaba ve yerleşim birimleri yok olup yerini şehirlere bırakıyor.
Bu da enerji tüketimi açısından kontrol edilebilir bir seyir sağlıyor. Şehir
nüfuslarındaki en büyük artışlar Çin, Hindistan, Nijerya ve ABD ‘de yaşanıyor.
2080 yılına kadar arabalarda artık benzin kullanılmıyor. Elektrik enerjisi bu
aşamada belirleyici olacak. Teknolojideki gelişmeler ve yeni yöntemler dünya
üzerinde belki tüketimden bile daha çok petrol üretmeyi mümkün hale getiriyor.
Dünya barışı adına umut veren bir gelişme daha. Ne de olsa daha fazla petrol,
abilerden daha az “demokratikleşme müdahalesi” demek..
Alternatif Senaryo (Okyanuslar)
Okyanuslar ismi verilen bu
senaryoda önceki senaryonun aksine doğalgaz ve petrol fiyatları yüksek. Bu
nedenle de güneş enerjisi ciddi anlamda ön plana çıkıyor. Enerji talebi bu
senaryoda da batıdan doğuya kaymış ve şimdiki “gelişmekte olan ülkeler”de
yoğunlaşmış. Hatta 2065 yılı geldiğinde dünyanın en büyük enerji tüketicisi
Hindistan olmuş. Şu anda enerji kaynakları sıralamasında 13. Sırada yer alan
güneş 2070 yılı geldiğinde birinci sıraya oturmuş. OECD ülkelerinin toplam
enerji talebindeki payı üçte bire düşmüş. Nükleer enerjinin payı gitgite
düşerken, rüzgar enerjisi de güneş enerjisi gibi payı artan doğal
alternatiflerden biri olmuş.
Sizi bilmiyorum ama ben raporu
bir enerji raporu gibi değil de bir dünya barışı projesi gibi okumaktan kendimi
alamadım. Ne de olsa son yüzyılda yaşadığımız her türlü savaşın, huzursuzluğun,
müdahalenin ya da kavganın altından sevgili dostumuz petrol çıkıyor. Petrole
daha az anlam atfedilen bir dünyayı ben şahsen pek sevdim..
Artık petrol üstüne
değil, rüzgar üstüne şarkıların söyleneceği bir dünya uzak görünmüyor belki de,
ne dersiniz?
Dünyanın enerji devi Shell’in 2100 yılına kadar dünya üzerinde enerji
piyasalarının nasıl değişeceğine dair senaryolarını paylaştığı raporu
piyasalarla paylaşıldı. Raporda pek çok farklı senaryodan bahsedilmesine rağmen
iki ana yönelim ağır basıyor. Ancak bu iki ana yönelimin de ortak bir noktası
var; o da piyasalarda artık petrolün tahtının eskiden olduğu kadar sağlam
olmadığı ve yeni enerji kaynaklarının petrolü tahtından etmek üzere olduğu!
Küresel ekonomide iki sene
sonrasını bile tahmin etmenin imkansızlığının acı tecrübelerle öğrenildiği bir dönemde dünya enerji devi Shell’in
önümüzdeki yüz yılın enerji yönelimlerini ön gördüğü “New Lens Scenarios”
isimli cesur raporu piyasalarda ciddi anlamda ses getirdi. Rapora göre petrolün
tahtını en ciddi anlamda sallayacak olan enerji kaynağı güneş. İçinde
bulunduğumuz dönemde enerji kaynakları arasında 13. sırada bulunan güneş, 2070
yılında ilk sırada olacak. 2100 senesi geldiğinde dünyadaki tüm enerji
ihtiyacının %37’si güneşten sağlanacak ve uğruna savaşlar, sebepsiz “bahar”lar
yaşanan, geçtiğimiz yüzyılın taçsız kralı petrolün payı ancak %10 ‘da kalacak.
Anlaşılan bu durumda savaşlar “Sende petrol var bende yok” yerine, “Sen güneşe
daha yakınsın, ben daha uzağım”dan dolayı çıkacak.
Uzun vadede daha sürdürülebilir
olan ve henüz küstürmediğimiz güneş, alternatif enerji kaynaklarından en
ciddisi olarak öne çıkarken, daha kısa vadede doğalgaz önemini artırıyor.
Rapora göre, 2030 yılına kadar dünya üzerinde en çok kullanılan enerji kaynağı
doğalgaz olacak. Raporda yeni enerji senaryoları iki ana yönelimde toplanmış ve
bu iki farklı senaryoya “Dağlar” ve “Okyanuslar” adı verilmiş. Daha klasik
varsayımların toplandığı senaryo dağlar diye adlandırılırken, alternatif
senaryo okyanuslar olarak adlandırılıyor.
Klasik Senaryo (Dağlar)
Bu senaryoya göre dünya artık çok
keskin iki kutbu olan ve bu iki net kutup, yani ABD ve Çin tarafından
yönlendirilen bir ekonomik G-2 yapısına sahip. Bu ikili, soğuk savaş yapıp
birbirini yemek yerine, başbaşa verip dünyanın başını yiyecek. Özellikle bu
ikiliden ABD ‘nin 2030 yılına kadar enerjide kendine yeterli hale geleceği
iddiası dünya barışı açısından ziyadesiyle umut vermekte.
Dünyanın diğer önemli güçleriyle
ilgili varsayım, duymaya alıştığımız şekilde. Yani Hindistan, Türkiye, Güney
Afrika ve Brezilya gibi ikincil güçlerin daha da güçlenerek bölgelerini
şekillendirdikleri daha çok sayıda oyuncusu olan bir yapıdan bahsediliyor. Bu
yeni süper güçler, hızlı büyüyen ekonomileri nedeniyle ciddi enerji ihtiyacı
içindeyken, politik olarak da güçlerini koruyabilmek için enerji
bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyorlar.
Şehirleşme artıyor. Kümelenme
ihtiyacı hem enerji tüketiminde, hem ekonomide, hem sosyal yaşamda belirleyici
oluyor. Küçük kasaba ve yerleşim birimleri yok olup yerini şehirlere bırakıyor.
Bu da enerji tüketimi açısından kontrol edilebilir bir seyir sağlıyor. Şehir
nüfuslarındaki en büyük artışlar Çin, Hindistan, Nijerya ve ABD ‘de yaşanıyor.
2080 yılına kadar arabalarda artık benzin kullanılmıyor. Elektrik enerjisi bu
aşamada belirleyici olacak. Teknolojideki gelişmeler ve yeni yöntemler dünya
üzerinde belki tüketimden bile daha çok petrol üretmeyi mümkün hale getiriyor.
Dünya barışı adına umut veren bir gelişme daha. Ne de olsa daha fazla petrol,
abilerden daha az “demokratikleşme müdahalesi” demek..
Alternatif Senaryo (Okyanuslar)
Okyanuslar ismi verilen bu
senaryoda önceki senaryonun aksine doğalgaz ve petrol fiyatları yüksek. Bu
nedenle de güneş enerjisi ciddi anlamda ön plana çıkıyor. Enerji talebi bu
senaryoda da batıdan doğuya kaymış ve şimdiki “gelişmekte olan ülkeler”de
yoğunlaşmış. Hatta 2065 yılı geldiğinde dünyanın en büyük enerji tüketicisi
Hindistan olmuş. Şu anda enerji kaynakları sıralamasında 13. Sırada yer alan
güneş 2070 yılı geldiğinde birinci sıraya oturmuş. OECD ülkelerinin toplam
enerji talebindeki payı üçte bire düşmüş. Nükleer enerjinin payı gitgite
düşerken, rüzgar enerjisi de güneş enerjisi gibi payı artan doğal
alternatiflerden biri olmuş.
Sizi bilmiyorum ama ben raporu
bir enerji raporu gibi değil de bir dünya barışı projesi gibi okumaktan kendimi
alamadım. Ne de olsa son yüzyılda yaşadığımız her türlü savaşın, huzursuzluğun,
müdahalenin ya da kavganın altından sevgili dostumuz petrol çıkıyor. Petrole
daha az anlam atfedilen bir dünyayı ben şahsen pek sevdim..
Artık petrol üstüne
değil, rüzgar üstüne şarkıların söyleneceği bir dünya uzak görünmüyor belki de,
ne dersiniz?
Sosyal ağlar içinde en
profesyonel ve iş hayatına yönelik olarak bilinen LinkedIn ciddiyeti
konusundaki şöhretini korumak için mücadele ediyor. İş arayanların ve iş
ağlarını genişletmek isteyenlerin yoğun olarak kullandığı, en azından bu amaçla
açılmış olan sitenin başı bugünlerde platformu müşteri bulmak için kullanan
eskort ve hayat kadınlarıyla dertteymiş! Siteyi bu şekilde kullananların
argümanları da hiç yabana atılabilecek gibi değil. Platformun sözleşmesinde
kullanıcıların bulundukları ülkelerin kanunlarına karşı gelemeyecekleri yazıyor
ama bu faaliyetler bazı ülkelerde serbest, dolayısıyla da, aslında durum aynı,
profesyoneller iş ağlarını genişletiyor!
LinkedIn bu duruma, ana sözleşmesini değiştirerek temelli son vermeyi
düşünüyormuş...
Sosyal ağlar içinde en
profesyonel ve iş hayatına yönelik olarak bilinen LinkedIn ciddiyeti
konusundaki şöhretini korumak için mücadele ediyor. İş arayanların ve iş
ağlarını genişletmek isteyenlerin yoğun olarak kullandığı, en azından bu amaçla
açılmış olan sitenin başı bugünlerde platformu müşteri bulmak için kullanan
eskort ve hayat kadınlarıyla dertteymiş! Siteyi bu şekilde kullananların
argümanları da hiç yabana atılabilecek gibi değil. Platformun sözleşmesinde
kullanıcıların bulundukları ülkelerin kanunlarına karşı gelemeyecekleri yazıyor
ama bu faaliyetler bazı ülkelerde serbest, dolayısıyla da, aslında durum aynı,
profesyoneller iş ağlarını genişletiyor!
LinkedIn bu duruma, ana sözleşmesini değiştirerek temelli son vermeyi
düşünüyormuş...
Ağrı’lı kaporta ustası İsmail
İlhan, hurdalıktan topladığı buzdolabı, çamaşır makinesi, masa, sandalye gibi
malzemelerle Batman’in ünlü arabası Batmobil ‘den yaptı! Hem de Türk ustasının
parça artırma sanatını kullanarak bir değil iki tane araba yaptı! Saatte 100 kilometre
hız yapabilen araçların kanatlı olanın adı “Yarasa”, kanatsız olanın ismi ise
“Fırtına” Araçların her birinin maliyetinin 5000 TL olduğunu belirten İsmail
usta, talep gelirse araçlarını film ve dizi çekimleri için verebileceğini de
belirtiyor. Yerli araba üretimine katkıda bulunmak istediğini özellikle
belirten kaportacı İsmail İlhan’ın beklentisi destek! Girişimcilik Kulüplerine
ve ilgili kuruluşlara önemle duyrulur.. Madem ülkemizden bir yarasa adam
çıkmıyor, bari arabası bizden çıksın..
Ağrı’lı kaporta ustası İsmail
İlhan, hurdalıktan topladığı buzdolabı, çamaşır makinesi, masa, sandalye gibi
malzemelerle Batman’in ünlü arabası Batmobil ‘den yaptı! Hem de Türk ustasının
parça artırma sanatını kullanarak bir değil iki tane araba yaptı! Saatte 100 kilometre
hız yapabilen araçların kanatlı olanın adı “Yarasa”, kanatsız olanın ismi ise
“Fırtına” Araçların her birinin maliyetinin 5000 TL olduğunu belirten İsmail
usta, talep gelirse araçlarını film ve dizi çekimleri için verebileceğini de
belirtiyor. Yerli araba üretimine katkıda bulunmak istediğini özellikle
belirten kaportacı İsmail İlhan’ın beklentisi destek! Girişimcilik Kulüplerine
ve ilgili kuruluşlara önemle duyrulur.. Madem ülkemizden bir yarasa adam
çıkmıyor, bari arabası bizden çıksın..